
Gülünç Hezeyanlar!
Mükremin Kızılca
“Kuşkusuz bu Kur’an en doğru olana iletir; dünya ve âhiret için yararlı işler yapan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” (İsra 9)
Son yıllarda gençlerimizi, çocuklarımızı İslam'dan uzaklaştırmak, dinden soğutmak ve Kur'an'ı unutturmak üzerinde şüpheler uyandırmak için gülünç sorular ve paylaşımlar ortaya atmaya başladılar.
İşte bunlardan bazıları ve cevapları;
Başörtüsü Hristiyanlar ve Yahudilerde de var!
Tevrat'ı da İncili de indiren Allah'tır, Hz İsa’ya da Hz Musa’ya da vahi eden son peygamber Hz Muhammed Mustafa'ya da vahi eden aynı Allah'tır, bazı ibadetlerin dört kitapta beraber geçmesi veya ümmetlerin kullanması neyin yanlışlığını ifade eder? Burada yanlış olan bu ibadetler ve vahiy mahsulü eserler değil bunu anlamakta kavrayamayan beyinlerin ürettiği düşüncelerdir.
Kur'an-ı Kerim'de sık sık, şu peygambere vahi ettiğimiz gibi sana da vahyettik, buyurulduğunu görürüz. Bu konuda inzal buyrulan 24 ayetten birisi şudur:
“Biz, Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik.” (Nisa 163)
Yahudilerde de sünnet var gülünç ifadesi!
Az önce de dediğimiz gibi Tevrat’ı, İncili, Kur'an'ı indiren yüce Allah hangi ibadetleri meşru kılacağına hangi ibadetleri hangi peygamberin ümmetinden kaldıracağını çok daha iyi bilmektedir, sünnet de erkek çocuklar için aşağı yukarı bütün peygamberlerde var olan bir sağlık operasyonudur.
Sünnet Hristiyanlarda da vardı İncil'de de yasaklanmış bir olay değildir, bunu sonraki dönemlerde Hristiyanlar, nasıl ki haram domuz etini yedikleri gibi sünneti de ortadan kaldırma gibi yanlışlara düşürmüştür.
Tufan Tevrat’ta da geçiyor gibi hezeyanlar!
Vahyin sahibi Allah cc, Tevrat'ın da İncil’in de: doğru, insan eli değmemiş taraflarını Kur’an-ı Kerim’e koymuştur, bunların başında da peygamberlerin kısa hayat hikâyeleri yani kıssalar gelir. İnsanlar tarafından yüzyılların verdiği yozlaşmaya uğrayan Tevrat ve İncil’in aslında bulunan ve zamana uygun ahir zaman insanlarına da yararlı bütün ibadetler ve ahlaki ilkeler Kur'an'a alınmıştır. Sonra da Kur’an’a, asla insan eli değemeyecek bunu “onu biz indirdik yine biz koruyacağız” (Hicr 9)n diye ilahi bir taahhütle kıyamete kadar koruma altına alınmıştır.
Hazreti İsa “ben gideyim ki benden daha iyi bir kurtarıcı gelsin” diyerek son sözünü söylememiş midir? Onun söylediği İncil’de Faraklit olarak geçen ve saf suresinde de:
“Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler.” (Saf 6)
Diye müjdelediği yüce Peygamberimiz son peygamber (sav) değil de kimdir?
Bu gülünç, saçma görüş sahipleri sık sık bir de Sümer uygarlığını ileri sürerek kutsal kitapların buradaki kil tabletlerden alıntı yaptığı hezeyanını savururlar.
Oysa sümerliler kendilerine gelen İdris, İbrahim ve Lut Aleyhisselam gibi peygamberlerin tebliğlerinde geçen şeyleri uzun zamanlar sonra aslını unutarak akıllarında kalanları kil tabletlere yazmaları gayet normaldir. Burada normal olmayan, Sümerlilerin kutsal suhuf ve kitaplardan zihinlerinde kalan kalıntıları tabletlere kazımaları değil de bunları alıntı yaptıkları yerleri unutarak sonra gelen kutsal kitapların bunlardan alıntı yaptığını iddia etmektir.
Ayrıca Sümer tabletleri 1850 yılında keşfedildi ve 1870 yılında okunarak insanlık tarihine sunuldu, oysa Kur'an 1450 yıl önce, Tevrat 3000 yıl önce indi. Peki o zamanlar o kil tabletleri çıkarmış olsalardı hiç kimsenin haberi olmayacak mıydı? Ya da geriye gömüp mü bıraktılar?
Bu ne saçmalıktır?
Başta dediğimiz gibi, başörtü rahibelerde de var ve benzeri iddialar gerçekten çok gülüştür çünkü bütün peygamberler kardeştir peygamber efendimiz diğer peygamberler için hep kardeşim diye ifade kullanır. Bunlara gelen vahiylerin ve tebliğ ettikleri dinin aynı ya da benzer hükümler içermesinden daha normal ne olabilir?
Nitekim Kur’an-ı Kerim'de Peygamberimize, “ben türedi bir peygamber değilim bir peygamberler silsilesinin son halkasıyım” de emri verilmiştir:
“De ki: «Ben peygamberlerden ilk defa (gelmiş biri) değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmem. Ben, bana vahy olunmakta bulunanlardan başkasına uymuyorum. Ben (Allahın azâbiyle) apaçık korkutandan başkası da değilim» (Ahkaf 9)