Mükremin Kızılca

Gel bili bili gel

Mükremin Kızılca

Evin gelini her gün birkaç kere tekrarladığı yemlemenin birisine daha başlamıştı.

Önceğinin ön tarafını kıvırarak içine koyduğu bir miktar harman artığı buğdayı havlunun birkaç köşesine atıyor ve “ge bili bili ge” diye kümestekileri çağırıyordu. 

Onu gören ve duyan hindiler, tavuklar, horozlar hatta damdaki güvercinler etrafını sarıyorlar ve üst üste yerlere atılan buğdayları birer birer ütlüyorlardı. Yerde çok az kalan buğday tanelerini ise sona doğru kapışmaya hatta birbirinin ağzından almaya çalışıyorlardı. 

Evin evcilleri ona çok alışmışlardı. Dışarıya çıkar çıkmaz kümes hayvanları etrafını sarardı. 

Sarı inek ve ala danası onu görünce melemeye başlarlar adeta bizi ne zaman göreceksin, sulayıp yemleyeceksin, derlerdi. 

Evdeki tek eşekleri ise sesini olanca gücüyle salıverir ve anırmaktan ortalığı inletirdi. 

Yeni doğan ve havluda zıplayan bir çift koca kulak keçisinin oğlakları ise ona sokularak başlarıyla eteklerine, dizlerine sürtünürlerdi. 

1970’den önce dağdan ovaya pazarlama harekâtı

Uçlu bucaklı Konya ovası adı üzerinde tahıl ambarıdır, bu toraklarda buğday, arpa ve yem ürünleri yetişsin ki diğer yerler aç kalmasın. 

Dağlarımız ise çağıl çağıl akan suların önündeki birer ikişer evlek bahçelerde o vakitler her türlü meyve ve sebze üretirdi. 

Vatandaş güz gelince atlı arabasına sarardı köfünleri, sepetleri, elma kasalarını patates çuvallarını ve vururdu yolun gözüne.

O yol ova köylerine ulaşırdı, at arabasındaki bahçe mahsullerini satıp bitirmek için günler geçerdi ve bir hafta on gün ovanın köylerini gezerdi dağlı kocalar.

Akşam olunca en yakın köy odasının kapısında dururlar selam verirlerdi. Odanın sahibi gelerek atlarını ahıra alır, yemler kendilerine de odada yemek getirirdi. Ve güz günlerinin en uzun geceleri sohbetle başlar sohbetle biterdi. 

Sigara Başlama Nedeni

Yaşlı adam birini bitirip birini ateşliyordu sigaranın. Cameldi ama asıl mı sahte mi olduğuna bakamadım.

Neden içiyorsun amca? Dedim!

Yeğenim iki oğlumu vuralı beri içerim, dedi.

Yeğenim melun şu gelinin (yanımızda sofra hazırlayan bir genç hanımı gösteriyor) kocasını ve bir bekâr oğlumu suçsuz yere vurdu ve öte dünyaya gönderdi. 

Bu iki yetime de biz bakıyoruz, diye ekledi.

Karısı da kendisi gibi yetmişinin üzerindeydi: Ben de içiyorum o gün bu gündür dedi, sormadan.

Artık sigaranın zararlarından bahsetmeye hiç mi hiç dilim varmadı. “Sigara Belası ve Haramlığı” kitabımı imzalayarak hediye etmekten de vazgeçmiştim. 

(Anılarım 1955 – 2024)

Yazarın Diğer Yazıları