Mükremin Kızılca

En iyi tebliğ ahlaktır!

Mükremin Kızılca

Müslüman olmak Allah’ın razı olduğu dini kabul etmek demektir. 

Fakat Müslüman olmak sorumluluk yükler, İslamiyet’i, bu son kurtuluş gemisini insanlara da bildirmek gerekiyor. 

İşte bu bakımdan cenabı hak Kur’an-ı Kerim'in birçok ayetinde İslamiyet’i duymayanlara duyurmayı, bilmeyenlere bildirmeyi emreder. 

Son yıllarda Müslümanların günlük ibadetleri sorgulanır hale geldi. 

İnsanlar, Müslümanlar namazıyla niyazıyla ibadetiyle İslam'ı temsil eden toplumdan en ufak bir hatanın sadır olmasını bile görmek istemiyor, hazmedemiyor. 

Yine son yıllarda İslamiyet'in şartları arasına ahlakı, adaleti de yerleştirmeye başladılar, sanki bu ikisi İslam'ın şartı değilmiş gibi. 

Adalet: yargılarımız sırasında karşıdaki düşmanımız, akrabamız da olsa doğru kararı vermektir:

“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Maide 8)

Ahlak kişilerin sorumluluğu iken, adalet genelde devletin sorumluluğundadır. Her ikisinin de uyması gereken tarafları da çoktur. Bu bakımdan bir Müslümanın ahlakıyla, tutumlarıyla, toplumsal davranışlarıyla insanlara örnek olmak sorumluluğu vardır. 

Aşağıda okuyacağınız yaşanmış bir olay hepimizin sahip olması gereken güzel bir ahlakı temsil eder.

Sonradan Müslüman olan Hristiyan bir aileye radyo spikeri nasıl Müslüman oldunuz? Diye sorunca şöyle cevap verir;

Birkaç yıl önce Romanya'dan iki çocuklu bir aile Türkiye'ye seyahate gelirler. 

Özel arabaları ile istedikleri yere giderler ve büyük şehirlerden bir gün yolları akşamleyin bir köyde neticelenir. 

Köyün ortasında dururlar ve namazdan çıkan bir Müslümana burada otel olup olmadığını sorarlar. 

Köylü Müslüman yabancılara “burada otel bulunmaz lütfen beni takip edin” diyerek önlerine düşer. 

Onları ana baba ve 5 çocuğu ile beraber oturduğu iki odalı evlerine götürür. 

Akşamleyin yemekler yenip çaylar içildikten sonra yatma saati gelir. 

Misafirlere "bu oda sizin" diyerek yataklarını hazırlar ve kendileri diğer odaya geçerler. 

Çocuklar küçük odada yatmışlar karı koca ev sahibi ise dışarıda soğuk bir gün olmasına rağmen hayatta yatak serip yatmışlardır. 

Bu arada kahvaltıları gelir ve güzelce kahvaltılarını da yaparlar. 

Romanyalı turistler ev sahibine biraz para uzatırlar ama ev sahibi kesinlikle reddeder. 

İki Hristiyan olan Romanyalı aile bu Müslüman aile reisine sorar; 

Kendi ihtiyacınız olduğu halde sıcak odanızı bizimle neden paylaştınız? bunun için yaptınız? Deyince: 

Müslüman şöyle cevap verir; 

“Bizim dinimiz İslam bu şekilde emreder, yolda, sokakta kalmışlara kol kanat germek onlara her türlü misafirperverliği yapmak ikramlarda bulunmak dinimizin bir emri ve gereğidir” der. 

Romanyalı Hristiyan kadın ağlamaya başlar. 

Kocası ise Müslümana şöyle der; 

“Biz İslam'ı hiç böyle duymamıştık eğer İslam buysa biz de Müslüman olmak istiyoruz bunun için ne yapmamız lazımdır lütfen bize yol gösterin!” 

Köylü Müslüman onlara Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyeyi anlatan kitaplar almalarını ve İslamiyet’i öğrenmelerini tavsiye eder. 

Romanyalı turist aile köylü Müslüman'ın elinde kelime-i şehadet getirerek Müslüman olurlar. 

Bu aile Romanya'ya döndüklerinde orada bir İslam tebliğ merkezi açarlar ve binlerce kişinin hidayete ermesine ön ayak olurlar.

Yazarın Diğer Yazıları