Dünya İkiden Küçüktür!
Mükremin Kızılca
20 Şubat 2022 tarihinde tarih tekerrür etti.
Putin adlı Rusya imparatorluğunun başındaki bir diktatör eline Aldığı kâğıtları canlı yayında imzalayarak: Ukrayna’nın doğusundaki sözde iki cumhuriyetçi taslağını tanıdığını haşır huşur seslerle imzaladı.
Biz bu filmi beş yıl önce de seyretmiştik.
05 Aralık 2017 ABD Başkanı Donald Trump da, İslam dünyasından gelen tüm tepkilere karşın Kudüs'ü İsrail'in resmi başkenti olarak tanıdı ve Tel Aviv'deki ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınacağını belirten elinde tuttuğu kararnameyi canlı yayında haşır huşur sesler çıkararak imzalamıştı.
Bu iki filmden BM’nin kimlerin elinde olduğunu anladık. Tam bağımsız olmadığımızı fark ettik.
Kendi imkânlarımızı harekete geçirip fazla göstermeden ekonomik ve savunma alanındaki bağımlılıklardan kurtulmamızın lüzumunu iliklerimizde hissettik.
24 Şubat sabaha karşı ise yeni SSCB’nin silah sesleri ve Ukrayna’yı işgal ateşleri başladı.
Şimdi NATO diyerek bizden boğazları, Karadeniz’i, Ukrayna’nın güneyini savunmamızı mı isteyecekler?
Bizim parası ödenmiş F 35 uçaklarımızı vermiyorlar, sizden Petroit hava savunma sistemi alalım peşin para diyoruz vermiyorlar. Sonra Ruslardan S 400 alınca kızıyorlar. Aslında bizim Ruslardan S 400 almamız da doğru değildi, bunu da ifade edelim.
Bunlardan müttefik değil münafık olur ancak.
Sınırlarımızın dışından ülkemize yapılan saldırılara karşı sessiz olmaları bir yana düşmanlarımıza binlerce TIR dolusu mühimmat ve levazımat taşıyorlar, onlarla işbirliği yapıyorlar, resmen yanı başsımızda kuyumuzu kazıyorlar sonra da müttefiklikten bahsediyorlar.
Amerika nere Suriye nere senin burada ne işin var?
Arada koskoca Türkiye varken Rusya senin Suriye’de ne işin var?
Şimdi de “Ukrayna’nın doğusu tarihi bakımdan bizim olmaya daha layıktır” deyip henüz boyunduruğundan kurtulalı kırk yıl olmuş bir devleti yutmaya çalışıyorsun!
O zaman biz de “Suriye yüz yıl öncesine kadar altı yüz senedir Türklerin toprağıydı, bize daha münasiptir sizin burada ne alakanız var” mı diyelim?
Yunan adalarını işgal ederek “bu adalar Lozanda haksız olarak elimizden alındı” deyip geri mi alalım?
Irak’a girip Musul ve Kerkük’ü zapt ederek “Misak-ı milli sınırlarımız içinde yer alan bu iki vilayet zaten bizimdi, İngilizlerin tehdidiyle ve ünlü İngiliz oyunuyla elimizde koparıldı” deyip çıkmayalım mı?
Bir 68’ kuşağı mensubu olarak 1950’li yıllarda kurulan NATO ve VARŞOVA paktlarının kırk yıl soğuk savaşı altında yaşadık. 1 Haziran 1991'de VARŞOVA paktının feshedilmesiyle NATO tek başına kaldı.
Demirperde de denen SSCB ve VARŞOVA paktı Doğu Almanya’nın batıya katılıp Berlin duvarının yıkılmasıyla başlayan süreçte 1991 yılında kendisini feshetti.
Durumu bir türlü hazmedemeyen Rusya federasyonu hiçbir zaman rahat durmadı, 2014 yılında Kırımı Ukrayna’dan kopardı. Laf aramızda o zaman bu Türk kardeşlerimiz için ne yaptık da şimdiki Ukrayna işgalinde ne yapacağız? Birkaç politik kınama, o kadar.
Aslında NATO’dan çıkarak ABD’nin bütün üslerini kapatmamız lazım, ama durumumuz müsait değil, halen dışa bağımlılıktan kurtulamadık.
Putin denen zalim SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) adlı kırk yıl önce ölen devi hortlatmak istiyor. Zaten ölmeden önce BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) adında bir birlik kurarak veda etmişti. Geçenlerde Kazakistan’da olduğu gibi Rus ordusu her halükarda eski SSCB şimdiki bağımsız ülkelere müdahale kapsını açık tutmuştu.
Henüz Türkiye’de Osmanlı Milletler Topluluğunu kuralım demeye cesaret edebilen bir yiğit çıkmadı. İnanıyorum ki bu yiğit de yakında çıkacaktır, her şey zaman, zemin ve şartlara bağlıdır. Şükürler olsun ki zamanımızda eski Osmanlı milletleriyle bu yolda adı konmasa da güzel adımlar atılmaktadır.
Türk cumhuriyetlerinin tam bağımsız olmaları için ne gerekiyorsa acilen yapmaları bir zorunluluktur.
Aynı durum bir üst birliğimiz olan İslam ülkeleri için de azami derecede ehemmiyetle geçerlidir.
Bizim önce tam bağımsızlığa ihtiyacımız var, sonrası kolay.