
Diriliş Ertuğrul
Mükremin Kızılca
İnsanlık ailesinin ikinci babası sayılan Hz Nuh’un Yafes adlı oğlunun Türk adında bir çocuğu vardı.
Türkistan’daki ilk Türk Hakanı aynı zamanda peygamber de olan Yafes a.s’dır.
Türk’ün torunlarından ikinci kuşak Oğuz Kağanla adını duyurmuştur. Oğuz Kağan da büyük ihtimalle peygamberdir. Doğduğunda anasının sütünü emmemekte ısrar edince anası rüyasında oğlunu görür: Oğuz Kağan Allaha iman etmedikçe sütünü emmeyeceğini söyler, iman edince emmeye başlar.
İslamiyet’le müşerref olan Türkler de Oğuz Kağan soyundandırlar. İman etmeyen Türklerin adları zaten, Bulgarlar, Macarlar ve Hazarlar gibi batıl gitmiştir.
Abbasilerin tükenişiyle beraber devlet kutunun da Türklere intikal ettiği görülür. Allah bilir ya Tebük savaşına katılmamak için bahaneler uyduranları tehdit eden şu ayetteki anılan millet de Türklerdir:
“Eğer seferber olup (savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi elem verici bir azapla cezalandırır ve yerinize başka bir millet getirip koyar da siz ona hiç bir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye gücü yetendir.” (Tevbe 39)
Selçuklular 24 Oğuz kabilesinden Kınık boyuna, Osmanlı Türkleri de Oğuzların Bozok kolundan Kayı boyuna mensupturlar. Bugünkü Türkiye Türklerinin ataları olan Karamanoğulları, Selçuklular ve Osmanlı Türkleri tamamen Oğuz Kağan evladıdır.
12. yüz yıl ortalarında Cengiz Hanın kurduğu Moğol İmparatorluğunun Asya’da büyük göç hareketlerine sebep oldu. Oğuz Boyları obalarını toplayarak batıya doğru harekete geçtiler.
İslam Tarihinde büyük kırılmalara sebep olan Cengizhan oğlu Hülagü’nün 1258 tarihinde yaptığı Bağdat katliamı Müslümanları üç başlı zayıf birer hilafet merkezine ayırmıştır.
Moğolların bitişiyle Osmanlıların kuruluşu aynı zamana rastlar. Sonuçta ya Müslüman olmuşlar, Türklere katılmışlar ya da onların eliyle izmihlale uğrayarak tarihten silinmişlerdir.
Hz Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Şeyh Edebali ve Muhiddin-i Arabi gibi zatların tebliğ ettiği İslam’la karşılaşan Moğolların birçoğu yeni bir hayata kavuşarak onların önünde diz çökerek imana gelmişlerdir.
Diriliş Ertuğrul dizisi baştan sona Moğol, Haçlı ve Tapınakçı belalarıyla yapılan bir mücadelenin serüvenidir. Söğüt’e yerleştikten sonra ise yavaş yavaş batıya doğru uzun soluklu bir fütuhata girişirler. Bunun sonucu da 600 yıllık dev bir imparatorluk doğar.
Diriliş Ertuğrul devlet kutunun Selçuklulardan Osmanlılara geçişinin hikâyesidir. Bu nedenle yüzlerce çadırdan oluşan, yaylak - kışlak takip ederek göçebe hayatı yaşayan Kayı Obası önceleri Eyyubi – Selçuklu arasındaki Halep civarlarında dolaşırken devlet olmaya yakın zamanlarında da Selçukluların İstanbul sınırlarındaki bir uç beyliğine dönüşmektedir.
Diriliş Ertuğrul Türklere mehdilik yapan Aksakalların yol göstermesiyle kurulan, yükselen ve yirminci yüz yılın başına kadar devam eden uzun bir yolculuğun başlangıcıdır. Bu yolculuk sırasında şimdiki yeşil dolarlarla memleketini satanlar gibi o zaman da çil altınlarla obasını satanlar eksik değildir.
Bu hikaye 1909 yılında ikinci Abdülhamid’in “Zalike takdiru’l-Azizi’l-Alim – Bu her şeyi ezelden bilen, Aziz olan Allah’ın bir takdiridir – Yasin 38” diyerek tahttan indiği güne kadar sürdü.
Aslında Osmanlı Devlet-i Aliyesinin bitişi de bu tarihtir. Sonrası ise yeni bir devletin kurulduğu1923 yılına kadar tam manasıyla dâhili ve harici bir kargaşa dönemidir.
Bir dizi olarak Diriliş Ertuğrul, son yıllarda sinema sektörünü bütün dünyada ayağa kaldıran özellikler taşıması bakımından çok kaliteli ve sürükleyici bir eserdir.
Dizide “Film İcabı” abartılar, vahşet görüntüleri, tarihi bazı hatalar ve Kültürel eksikliklere rağmen bizleri büyük bir heyecanla tarihe, geriye dönüş yaptırmaktadır.
Evrende her şeyin bir eceli olduğu gibi devletlerin de bir eceli vardır:
“Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir.” (Müminun 43)
Türkler hiç biz zaman devletsiz kalmamıştır. Devlet – Ebed – Müddet bir medeniyete sahibiz Allaha şükürler olsun.