Mükremin Kızılca

Cumhuriyetin 100. Yılına Doğru!

Mükremin Kızılca

Şu anda dünyada cumhuriyet dışı çok az sayıda hanedan ve krallık yönetimi kalmıştır. Onlar da son derece sembolik bir vaziyette devam etmektedir. 
Bir devlet krallıktan cumhuriyete geçebilir ama bir cumhuriyetin krallığa geçeceği asla düşünülemez. İnsanlık tarihinde kesinlikle bir örneği yoktur. Buna rağmen kendilerini cumhuriyetin yegâne sahibi, savunucusu ve hamisi yerine koyan kişiler ve kuruluşlar bir takım kimseleri özellikle muhafazakâr kesimi cumhuriyet karşıtı gibi göstererek bu istismarla bir nemalanma yoluna gitmişler ve gitmektedirler. 
Her zaman vurguluyorum ki Türkiye cumhuriyetini yıkma yok etme ve hanedanlığa geri dönme gibi bir düşünce ve eylem Müslümanlardan çıkmaz ve çıkmayacaktır. Yeter ki cumhuriyeti demokrasi ile iyi işletelim. 
Bugün yasaklar ortadan kalkmış kimse kimseye baskı yapamamakta ve herkes inancını rahatça yaşayabilmekte, her düşünce rahatça ifade edilebilmektedir. Bu durumu daha mükemmel hale getirmek, mevcut sıkıntıları gidermek ve “Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak” her Türk vatandaşının görevi olmalıdır. 
Şunu iyi bilmeliyiz ki bundan 10 yıl önce kimse başörtüsüyle askeriyeye, meclise giremez, öğrenimini yapamaz, kamuda görev alamazdı. Bundan yirmi yıl önce anasının başı örtülü olanlar Harbiye’ye ve askeri bölgeye hatta çocuğunun yemin tören alanına giremezdi. Bundan 30 yıl evvel ifade ve düşünce özgürlüğü yoktu. Bundan 40 yıl evvel şeriat demek suçtu İslami nizamı ve komünist düzeni savunmak suçtu. Bundan 50 yıl önce din eğitimi çok sınırlıydı. Bundan 60 yıl önce asıl metniyle ezan okumak yasaktı. Bundan 70 yıl önce memlekette cumhuriyet tehlikeye girer korkusuyla Kur’an okumaya ve okutmaya karşı çok sıkı önlemler alınıyordu. 
Ancak yasaklarla bir yere varılamayacağını anlayan devlet adamlarımız bütün yasakları kaldırarak halkın bütün katmanlarına en iyi hayat şartlarını sağlamışlardır. 
Nereden bakarsak bakalım bir ülke topraklarına o ülkeden bir ailenin sahip olması ve diğerlerini “kullarım” diye addetmesi kabul edilemez. Bu bakımdan cumhuriyet, beşeriyetin ortaya çıkardığı buluşların en iyisidir diyoruz. 
Yüce peygamberimiz vefat edeceği günü hatta dakikayı bile Allah’ın bir lütfu olarak bilmesine rağmen asla bir veliaht tayin etmemiş ve halifelik makamına da kimseyi atamamıştır. 
Ancak efendimiz aleyhisselamın: "hilafet, ümmetim arasında otuz yıl sürecektir. Bundan sonra saltanat gelecektir." sözü meşhurdur. Hatta bu saltanatı “ adud / ısırgan” yani zalim olarak ta addettiği bilinmektedir. 
Kendisinden sonra Müslüman delegelerin seçtiği, otuz yıl hüküm süren dört halifeden hiç birisi oğlunu ya da yakınını yerine önermemiştir. Sadece kendilerine göre o anda yaşayan en layık, ehil ve takva kişi bildiklerini tavsiye etmekle yetinmişlerdir.  En takva kişi demek kul ve Allah hakkından çekinen, adaletsiz iş yapmaktan korkan, ehliyetli, dirayetli ve liyakatli kişi demekti. 
Tüm kurumlarıyla oturmuş, demokrasiyi tam manasıyla hayata geçirmiş bir cumhuriyet şu ana kadar dünyada denenen tüm yönetim biçimlerinden daha iyidir. 
Bu ülkede yaşayan hiç kimsenin Müslümanları cumhuriyetle kavgalı göstermeye hakkı yoktur. Cumhuriyet hepimizindir, kimsenin kimseyi potansiyel cumhuriyet karşıtı gibi gösterme lüksü olamaz. Toplumumuz da fertler de, partiler de, bütün sivil - asker kurum ve kuruluşlar da artık kafalarındaki muhafazakâr kesime karşı uydurulan “cumhuriyet düşmanı” algı ve olgusunu değiştirmelidir. 
Demokrasi ve özgürlüklerle taçlanan bir cumhuriyet hepimizin baş tacıdır. 1990’a kadar SSCB yani Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği de kendilerine cumhuriyet diyordu, Çin de kendisini Halk Cumhuriyeti saymakta, İran da kendisini İslam Cumhuriyeti addetmekte ancak bunların cumhuriyetleri demokrasi ve özgürlüklerle taçlanmadığından krallık ve hanedanlarla yönetilen ülkelerden farkları yok gibidir.

Yazarın Diğer Yazıları