
Cumhuriyetimizin 100 Yılı Geride Kalırken!
Mükremin Kızılca
Cumhuriyet insanoğlunun geliştirdiği ve keşfettiği, mükemmele en yakın bir yönetim biçimidir.
Ümmetinden hiç bir erkeğin babası olmayan hazreti Muhammed Mustafa Aleyhisselam günlerce ölüm hastalığı çekmesine rağmen hiç kimseyi yerine tayin etmemiştir.
Kendisinden sonra idareye gelen 4 halife de mevcut en yetenekli ve ehliyetli kişiler içinden seçim yoluyla gelmiştir.
Bir de, evrenlere rahmet olarak gönderilen yüce peygamberimiz (sav) dört halifeden sonra zalim hanedanlar hükümferma olacak buyurarak konunun nezaketini anlatmıştır.
Mesela Mevla’mız celle celalühü hazretleri:
“Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (Nisa 58)
Bir hanedan düşünün, ölenin yerine geçmek için sırada ehliyetsiz, liyakatsiz birisi var ama mutlaka görev ona veriliyor. Bu durumda Allah’ın cc bu emri ifa edilmiş oluyor mu?
Buna rağmen bizler hanedan olarak görevde bulunan Müslüman Türk devletlerine hakaret etme hakkına sahip değiliz, onlar hanedanlığı önlerinde buldular, zaten o zamanlar bugünkü manada cumhuriyet diye de bir şey yoktu.
Oysa dört Raşit halifeden sonra aynen onlar gibi ümmetin en akıllısı, ferasetlisi ve ehliyetlisi seçilerek devlet yönetilseydi ne güzel olurdu. Ama ne yazıktır ki Emevi hanedanlığı zalimce çöktü devlete ve ehlibeytin son mensuplarını hatta yüce peygamberimizin torunu, gençlerin efendisi Hazreti Hüseyin’i hunharca katledecek kadar zalimane hareketlerde bulundular.
Emevi hanedanı uzun sürmedi, Abbasi hanedanı geldi 90 sene sonra, Emevilerden intikam derecesinde hınçlarını aldılar.
Müslüman Arapların Asya’ya girmelerinden sonra ecdadımız da İslam’la müşerref oldu. Müslüman dedelerimiz Abbasi askeri bürokrasisini tamamen ele geçirdikten sonra da Abbasiler 1258 yılında İlhanlılarca yıkılınca yerine Türk hanedan devletleri kurulmaya başlandı.
Atalarımız Abbasilerde cumhuriyet gibi bir yönetim bulsalardı tabi ki o tarzla dünyayı yöneteceklerdi, ama ne yazık ki Araplar Emevilerle beraber, dört halife devrinde uygulanan seçimle idare edilmeyi bir tarafa bırakmışlardı.
Arap Müslüman imparatorluklarının Türklere ve Arap olmayanlara Mevali dedikleri doğrudur, ancak böyle demeleri yanlıştır. Allah katında en geçerli öncelik ırk değil takvadır.
Hz Muhammed Mustafa (sav) ümmetini Mevali ve Sâdat diye ya da Arap ve Acem diye kategorize ederek Araplara üstünlük addetmek Yahudilerin diğer insanları kendilerine hizmetle mükellef varlıklar olarak telakki etmelerinden farkızdır.
Müslümanlarda izzet ve zillet ölçüsü malum dur:
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurat 13)
Burada şunu da ifade etmenin zamanı artık gelmiştir: ümmet, Arap ve Mevali diye bir sınıflandırmaya tabi tutulamaz. Arap yazarlardan etkilenerek bizim eski fıkıh otoritelerimizin de “mevâli” tabirini kullanmaları tamamen yanlıştır. Küfüv meselesinde bile Türk fıkıhçılarının bunu öne sürmeleri acı bir gerçektir.
Cumhuriyetimizi kuran ve sürdüren bütün devlet adamlarımızı sevgi ve saygıyla anıyor yüzüncü yılını kutluyoruz!