Mükremin Kızılca

Çavuşlulu Şehit Mehmet

Mükremin Kızılca

1977 yılı nisan ayı. 

Kars'ın Çıldır ilçesinin Kenarbel köyü.

Karlar yeni yeni erimeye başlamış, yollar yer yer çamur bir haldeydi. 

Üzeri tenteli bir reoda bir bölük asker sağlı sollu dizilmişler Çıldır'dan Kenarbele doğru gidiyorlardı. 

Kimisi türkü söylüyor, kimisi silahıyla ilgileniyor, bazıları da birbirleriyle sohbet ediyordu. 

Kara Yağız bir delikanlıydı Mehmet. 

“Mersin'in Erdemli ilçesine bağlı Çavuşlu köyündenim” derdi.

Tavizsiz, koyu bir ülkücüydü.

Güzel türkü söylerdi. 

Akşama yakın uygun bir ortamı bulursa “Meyrom” türküsünü aldırıverirdi. 

Hatta ilk kıtasını ondan duya duya ezberlemiştim; 

Akşam olur tepelerin ardından 
Öğüt mü aldın Meyrom zalim bacından? 
Bana gelsen ölür müydün acından? 
Demedim mi Meyrom giden ellere 
Demedim mi Meyrom düşen dillere. 

O gün kırk kadar asker Çıldır'dan çıktığımızda herkes birer türkü söyledi. 

SSCB sınırına yakın bir karakolun bulunduğu Kenarbel’in göründüğü son viraja yaklaştığımızda sıra Mehmet'e gelmişti. 

Mehmet'e hep birden tempo tutmuştuk;
 
Akşam olur tepelerin ardından 
Öğüt mü aldın Meyrom zalim bacından? 
Bana gelsen ölür müydün acından?
Demedim mi Meyrom giden ellere 
Demedim mi Meyrom düşen dillere.

Mehmet'in yanık sesi ile adeta yaşarcasına canlandırdığı bu türkü de bitmişti. 

İçinde bulunduğumuz reo dönemeci alamayarak sola yuvarlandı. 

Tam bir can pazarı yaşanmaya başladı. 

Bir şey olmayanlar ayağa kalkıp yatanları yoklamaya, ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlardı.

5 - 10 dakika geçmeden askeri ambulanslar geldi, hemen hemen herkesi Ardahan asker hastanesine kaldırdılar. 

Mehmet kucağımda, yanımdaki koltuktaydı, ben “bir şeyin yok Mehmet” diye teselli veriyordum. 

Görünürde bir yara bere de yoktu aslında, bir kan bile bulaşmadı üzerimize. 

Ama Mehmet boynunu bir daha doğrulamamacasına eğdi ve kucağıma düştü. 

Araç komutanı teğmene durumu söyleyince telsizle sağa sola uçurduğu haberler arasına Mehmet'i de ekledi. 

Ardahan asker hastanesine acı sirenlerle giren ambulanstan atlayan genç teğmen: “sedye, sedye, hadi durmayın, çabuk, çabuk” diye seğirtmeye başlamıştı. 

Ardahan asker Hastanesi'nde 5 - 6 gün biz de kaldık.

Mehmet askere gitmeden önce evlenmişti.

Hanımının, hamile olduğunu ima eden mektubunu aldığında, yerlere göklere sığmamıştı.

Şehadet haberi bütün kara haberler gibi Çavuşlu’ya da hemen ulaştırıldı. 

Doğan bebeğine Mehmet adı veridi. 

Bir ölür, bin diriliriz, buydu işte! 

Yazarın Diğer Yazıları