
Bir Yörük Obasında İki Saat
Mükremin Kızılca
Karamanoğullarının atası Nure Sofi obasının ilk yerleştirildiği yer olarak bilinir Kamış Boğazı.
1228 senesinde Sultan Alâeddin ilk defa Azerbaycan, Sivas taraflarından gelen Nure Sofi ve evladını yani Karamanoğullarını en az 500 oba olarak Ermenek yaylalarını mukataa olarak vermiştir.
Burası Evliya Çelebinin Ermenek’ten çıkıp dokuz saatte vardık, dediği Karaman Ermenek arasında Tekeçatı ile Yellibel / Karamanoğlu Mehmet Bey geçidi (1925 rakım) arasında Aykadın suyunun da çıktığı bir yerdir.
Aykadın suyu Balkusan deresiyle birleşerek büyüdüğü Teke çatında şu anda Balkusan barajı yapılmıştır.
Yine şu anda bizim çocukken dağ deviren dediğimiz araçlar gerçekten dağları devirmekte ve büyük bir yol çalışması başlamış bulunmaktadır. Bu yol çalışmasıyla Fığla adlı korkunç vifajlar ortadan kakmakta Karamana kadar artık gidilebilecek dört şeritli bir yol inşası başlamış ve hızla devam etmektedir.
Bu Çocuk Tam Bir Deli
Aylardır arar durur, Mükremin Abi gel seni bir yere götüreceğim derdi. Geçen gün iyice anladım Kamış Boğazındaki tarihi mezarlıkta ilginç mezarlar olduğunu bir Yörük beyi söyleyince hemen beni aradı, ben de tamam dedim ve yola çıktım.
Bu çocuk benim emmi kızımın oğlu Mehmet Güvençtir, kendisi şu anda karayollarında çalışmakta olduğundan Kamış boğazı Yörükleriyle görüşüp beni tavsiye etmiştir. Deli ama vatan delisi, deli ama doğruluk ve dürüstlük delisi bir çocuktur.
Kayabunardanh buz gibi suyun başında kavun ekmek yedikten sonra Balkusan yol ayrımına kadar geldim ve Yaren ininin önündeki kıl çadıra kadar vardım (…) evi nerede diye sordum, verdiği cevap üzerine evi buldum, ev sahibi ve bizim delinin adını verdiği Yörük beyi evdeydi.
Durumu anlatınca gel bakalım önce bir soluklanalım, yiyelim, içelim ondan sonra dedi.
Kıl çadıra girdik, evin büyük annesi kapıya yakın oturdu, biz de ev sahibi oğluyla çadırın sağ ve sol yanında dizili çuvallara dayanıp oturduk.
İki de çocuk vardı bunlar bizim resimlerimizi çekecek yaştaydılar.
Çay ve yemek esnasında saatlerce Yörüklerden, Yörük köy ilişkilerinden ve otlakıye fermanlarından konuştuk.
Kamış Boğazı Yukarı Köselerli Köyünden Geliyor
Yörük beyi Balkusanla ilişkilerinin çok iyi olduğunu, cumalara, kahvehaneye ve alışverişe oraya gittiklerini ve hiçbir sıkıntının olmadığını beyan ettikten sonra bunun vakıfların tarla ve bahçeleri sahiplerine satmasıyla sağlandığını ifade ettiler.
Üçpınar Yörüklerinin Aşağı Köselerli köyünden geldiklerini biliyorduk. Aslında arşivlerde tek Köselerli geçer, demek ki sonradan iki köye ayrılmışlar.
Her yıl Karaman tarım müdürlüğüne muhtarları aracılığıyla koyun başı örnek bir lira gibi bir meblağı otlakıye olarak ödedikten sonra yaylaya çıktıklarını söyleyen Yörük beyinden Mut’a bağlı Köselerli köyünün (mahalle) Kamış Boğazına 135 km olduğunu da öğreniyoruz.
Aykadın Suyunun Kaynadığı Yer ve Tarihi Mezarlık
Obadan mezarlığa gitmek üzere ayrılıyoruz, evin hanımı koyunların sütünü bir haranıda pişirirken nasıl değerlendirdiklerini sordum, abi peynir yapıp satıyoruz, dedi.
Aykadın suyunun kaynadığı yerden biraz ötedeki tarihi mezarlığa araçların çoğalmasından yani köye ulaşımın hızlı sağlanmasından beri artık cenaze konmaz olmuştu.
Tam dere yatağı ve sel ağzında bulunan Kamış Boğazındaki bu mezarlık yakında tamamen yok olabilir, zira her yıl akan sellerle mezarlar toprağa gömülmüş durumdadır.
Üzerinde Osmanlıca ibare yazılı elit Yörük beylerinin ve hocalarının mezarlarının sadece baş kısımları kalmış okunacak kısımları gömülmüştü.
Eskiden bütün Yörükler ölülerini öldükleri yere bırakırlar, kışlaklarına götürmezlerdi.
Bizim Karaman ile Ermenek arasındaki bütün yaylalarda mezarlar vardır, kimisi karamık çalısının içinde, kimisi yolun dibinde kimisi de yamaçlardadır.
Böylesi mezarlıklar da vardır, yüzlerce sene otlakıye için buralara gelen ve geçen yörükler cenazelerini defnedip gitmişlerdir.