Mükremin Kızılca

Bir Öküz Uğruna

Mükremin Kızılca

Taht ve gururun feda edemeyeceği kutsal yoktur!

1258 yılında gurur uğruna işlenen tüm zamanların en kanlı katliamı Abbasilerin yeryüzü İslam imparatorluğunun kalesi Bağdat’ta yapılan Moğol katliamıdır. 

 “Müstasım Billah’ın gururu ve haşmeti kemalinde idi zira özel haremine hizmet eden 11bin adet altın kemerli kişi vardı, 4 bini siyah ve 7 bini beyazdı, kibir ve gururları son haddindeydi.

Mengü Kağan biraderi Hulagu hanı başkomutan tayin edip sayısız asker ile İran vilayetlerine göndermişti.

 Ordusunda bin neft atar ve bin nefer mancınık atar er tayin edip koştu ve ayrılırken şunu tembihledi:  her kim ki sana tabi olursa memleketine ve kendisine taarruz eyleme ve yine vilayete onu memur ata, dedi.

Özellikle Abbasî halifeleri sana saygı duyup saldırıya geçmezlerse vilayetlerine taarruz eyleme, ancak taarruza geçerlerse Cengizhan turasını icra et, dedi.

Hülagu Moğol ordusu Hemedan’a yaklaşınca Bağdat halifesi tarafına mektupla elçiler gönderildi, mektuplarda kısaca: bize karşı koymayın, zararımız olmayacaktır, deniyordu. Ancak halife Hülagu Hanı iyi hesaplayamadı ve cevap vermeye bile tenezzül etmedi.

Veziri ibn-i Alkaminin ve ulemanın öğütlerine aldırmıyordu.

 Akıbet Hulagu Han Bağdat üzerine yürüdü ve gelip Daru’s-selam denen halifelik sarayını muhasara edip kırk elli gün mancınıklarla neft (petrol) bombası attı ve duvarını viran edip sayısız halk helak oldu.

 Sonunda halifeyi üç oğlu ile ve üç bin miktar Âl-i rasul ve Âl-i Abbas ve sair eşrafla Hulagu Hanın ordusuna doğru kaleden çıktılar. Üç oğlu ile halifeyi içeriye aldılar ve diğerlerine ruhsat yoktur deyip dışarıda alıkoydular.

Üçüncü gün halifenin evladını kendi gözleri önünde katledip halifeyi dahi keçe içine veya bir göne sarıp ayakları altında basa basa helak ettiler.

Hilafet merkezi olan Bağdat’a ve halifeye bu kadar şiddetli cezanın sebebi olarak Nasir-i Tusinin ona olan kininden kaynaklandığını yazan tarihçiler bunu şöyle anlatıyorlar:

Metn-i Tecrid namında ki kitabı telif edip Mustasım billah dergâhına gelip ithafı murat ettiğinde halifenin makbul adamı Yakut ö doğrudan halifeye çıkmasını kıskanarak halifeyi etkilemiştir.

 Dicle üzerine bir kasırda halife otururken Molla Nasir girip kitabını halife eline sunduğunda has adamları ve Yakut halifeyi kandırarak iltifata layık nesne değildir, diye inandırdılar.

Halife de onların ağzına bakıp asla Nasir-i Tusi gibi fazıla rağbet nazarı ile bakmayıp kitabın bir varakasını koparıp ve cenabeti var, ancak yunup pak olması lazım olmuş, diyerek suya atar. Nasir-i Tusi Tustan geldiğinden dolayı, bana bunu getireceğine bir Tus öküzü getirsen daha makbul olurdu der. Dalkavuklar büyük emeklerle yazılan kitabın tamamını Dicle’ye atarlar.

 Molla Nasir-i Tusi bu kadar hakarete tahammül edemeyip meclisten kalkar ve giderken halife ardından: Molla nereye gidersin? Dediğinde, Molla der ki: o buyurduğunuz öküzü getirmeğe giderim.

Nasir-i Tusi o rencidelik ile Bağdat’tan göçer ve Hulagu Han hizmetine vararak İlhan – Moğol otağında büyük bir makam sahibi olup Hülagu’nun en yakınına girmeyi başarır. Hulagu her nereye giderse mollaya müracaat edip onun tavsiyesiyle yürürdü.

Sonunda intikam kastı ile Hulagu’yu Bağdat üzerine getirmeye sebep oldu ve halife Bağdat hisarından çıkıp Hulagu’nun bargâhına dâhil olduğunda Han kendisi bir altından taht üzerinde oturmuş idi ve sağ yanında da bir gümüşten taht üzerinde Nasir-i Tusi oturur idi.

Halife içeri girince alaysı bir ifadeyle Nasir-i Tusi ayağa kalktı ve halifeye hitap edip: o sipariş buyurduğunuz Tus öküzünü beğendiniz mi? Dedi.

Bazı tarihlerde geçtiğine göre halife bir gün ve bir gece aç olup ardından bir tabak içine bir miktar altın koyup serpuşla örtüp halife önüne koydular, yemek sanarak serpuşu kaldırıp altını gördüğünde elini çekti.

Niçin yemezsin? Dediler, halife dedi ki: altın yenir mi?

Onlar da dedi ki: yenmez ya! Bunu onları muhkem hazine edip saklamadansa kapında kendi canını korumak için dilaver, yarar yiğitlere dağıtsaydın böyle günlerde can ve başla düşmanına karşı dursalar bundan iyi olmaz mıydı? Diye susturdular.

(Kaynak:  Tarih-i Güzide)

Yazarın Diğer Yazıları