
Ağlayan tosun!
Mükremin Kızılca
1829 yılında Yunanistan'ın bağımsızlığa kavuşması ile başta Selanik olmak üzere bu ülkede yaşayan insanlarda huzursuzluk başlamıştı.
Yunanlılar Türk bölgelerine devamlı baskı ve baskınlar düzenliyorlar onları tahrik ediyorlardı.
Selanik'e bağlı gargara köyü de bu baskınlardan devamlı nasibini alıyordu.
Demir Ali Bey 1850'li yıllarda bir delikanlıydı. Arkadaşlarıyla beraber bu baskınları gözetlemek için Gargara dağlarına çıkıyorlar geleni gideni gözetliyorlar ve bir bakıma Gargara’nın korunmasını sağlamaya çalışıyorlardı.
Demir Ali Bey ve arkadaşları silahlıydılar. Zaman zaman Yunan çeteleriyle çatışmalar da yaşıyorlardı. Atlıydılar, bu sebeple nalbant işlerini de iyi bilirlerdi.
Yunanistan'ın bağımsızlığı ile beraber başlayan göçler yüz yıl sürdü, son göç 1924 yılı başlarında Lozan antlaşması mübadele sözleşmesi kapsamında yapılan göçlerdi.
Demir Ali Bey 1885 yılında Kaya hanımla evlendi, bu evlilikten 1888 yılında Emin adlı ilk evladı dünyaya gelmişti.
Gargara’nın bu asil ailesi 1475 yılında Ermenek Gargara köyünden buraya iskân edilen Emin Usta'nın soyundan geliyorlardı.
1900'lü yılların başlarında Osmanlıların toprak kayıpları sürdükçe Anadolu'ya göçler de hız kazandı.
Bu esnada Emin Bey Gargara’nın en zengin ailelerindendi, gerek tarımda gerek hayvancılıkta bölgenin bir örnek köyü olan Gargara’da Emin Beyi tanımayan yoktu.
Emin Bey babasından hayvanları nallamayı öğrenmiş bu hususta çevre köylerce de tanınan ünlü nalbantlardan biri olarak anılırdı.
Emin Bey'in 1916 yılında Bayram adında son erkek evladı dünyaya geldi.
Bayram küçük yaşta babasının en büyük yardımcısı durumundaydı. 1923 yılında cumhuriyetin kurulduğu aylarda Bayram 7 yaşındaydı. Bu sırada Lozan anlaşması ile Türkiye'nin bugünkü sınırlarının tapusu diyebileceğimiz bir anlaşma imzalandı, bu anlaşma çerçevesinde maddelerden birisi de İstanbul haricindeki bütün Hristiyan Rumların Yunanistan'a gönderilmesi, Yunanistan’daki Batı Trakya haricindeki bütün Müslüman Türklerin de Anadolu'ya gönderilmesi demek olan bir mübadele maddesi konmuştu.
1924 yılının ilk ayı Selanik Gargara ve diğer yakın Müslüman köyler yoğun bir hazırlık içinde dediler. Bütün malları tasfiye talepnameleri kapsamında müsadere edilmiş kendilerine Kesendire limanında hazır olmaları için bir gün verilmişti.
Her aile gibi Selanik Gargara köyündeki 167 hanenin hepsi tasfiye taleplerini ilettiler ve bütün mal varlıkları bir cetvel halinde kayıtlara geçti.
Anadolu'ya geçmeleri için verilen günde limana gelmelerine rağmen günlerce burada vapur beklediler. Her yer insan kaynıyordu, çoluk, çocuk, kadın, genç, ihtiyar.
Herkes tarlalarını, arsalarını, evlerini ağlaya ağlaya bırakarak Gargara'dan ayrılıyorlardı.
Bu ayrılışta en acılı saatleri Emin Bey'in oğlu Bayram yaşadı.
Vapura binip Anadolu'ya doğru yola çıkılacağı sırada Bayramı iki şey çok üzmüştü.
Bunlardan birisi Anadolu'dan 1475'te büyük dedesi Emin usta ile beraber gelen kuyrukkakan ve sıvacı Gök güdük ailesinin son nesliydi: bizi burada bırakıp nereye gidiyorsunuz, bizi de götürün, diye üstlerinde son dakikaya kadar kanat çırptılar.
İkinci üzücü şey ise Bayramın çocukluğunda elinden yemlediği inek ve öküzlerinden ayrılış anlarıydı. Aslında önceleri Selanik’ten ayrılırken canlı malların da götürüleceği söylenmiş ve buna göre hazırlanılmıştı. Sonra bu karar değişince mallar limandan geriye götürülüp tasfiye ediliyordu.
Son anlaşmalara göre mübadiller yanlarında canlı hayvan götüremeyeceklerdi. Bayram gemiye bineceği sıradana babasından kopan bir buçuk yaşındaki tosun meleye meleye arkadan dörtnala kalkmış koşa koşa geliyordu. Doğruca gelip Bayramın elini yalamaya başladı, doğalı beri yemini veren o eli bırakmıyordu. Gözleri de dudaklarına kadar gözyaşıyla ıslaktı.
Bu hazin tablo herkesçe gözyaşlarıyla izlendi ve bir istisna yapılarak o tosun da bayramla beraber vapura bindirilerek Anadolu'ya geldi.
Daha yazılacak çok şey var!
Hoş olun, hoşça kalın!