
Adalet İslam'ın Şiarıdır!
Mükremin Kızılca
Adalet, evrende, ülkede, ailede ve her ortamda her şeyi yerli yerine koymaktır. Eğer bir şey ait olduğu yerde değilse zulüm başlar.
Adalet, mülkün yani devletin de en temel taşıdır. Bir devletin başkanı ile maddi ve manevi bakımdan en zayıf olanlara yapılan muamele ayrıysa orada da zulüm vardır.
Kelimenin tam anlamıyla evrende adaletin kurallarını İslam koymuştur.
İslam’dan önce kim koymuştu? Denecek olursa; Deriz ki, İslam Allah katında tek hak dindir. Hz Muhammed Mustafa sav. den önceki peygamberlerin bildirdiği dinler de zaten İslam’dı. Bu konuda diğer peygamberlerin a.s. dillerinden naklen verilen birçok ayet mevcuttur.
Adalet Arapça adl kökünden her şeyi yerli yerine koymak manasında bir kelimedir. Bu manayı İnfitar-7. Ayette: “Ey İnsan! Seni yaratan, tesviye eden ve her azanı yerli yerine koyan cömert rabbine karşı hangi sebep aldattı?” şeklinde görüyoruz.
Allah’ın c, Esma-i hünsasından biri de Adl’dir. Bunun manası Adil/adaletli demektir ancak kelime bir mastar olup esas anlamı adaletli olmak olması gerekir. Burada bu kelimenin kullanılmasında ilahi bir incelik saklıdır ki bu, Allah’ın her yaptığı ve yaptırdığı mahza adalettir, demektir.
Adaletin zıddının zulüm olduğunu biliriz. En büyük zulmün de insanın iman etmeyerek kendisine yaptığı haksızlık olduğunu da biliriz.
“Allah’ın ayetleri kendisine duyurulduktan sonra onları takmayandan daha zalim kim olabilir?” (Secde 22) ayeti bu gerçeği en iyi bir şekilde anlatıyor.
Kur’an’ımızda adalet köklü kelimeler 28, Zulüm köklüler ise 326 ayette geçmektedir. Bu rakamlar bile adaletin tesisinin baştakilerde olduğuna zımni bir işarettir.
Adaletin kurallarını cenabı hak cc, bizzat koymuşlardır;
1- “Yargının uygulanacağı kişi ana babanız ve ya yakın akrabanız bile olsa hükmü değiştirmeyin”
2- “Adaleti dağıtırken asla fakir ve zengin ayırımı yapmayın”
“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” Nisa 135
3- “ Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin”
“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Maide
4- “ (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun”
“Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.” (En’am 152)
5 - Emanetleri ehline verin ki adalet tesis edilebilsin.
“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (Nisa 58)
Yeryüzüne adaletin, iyiliğin ve yaşanılır bir ortamın hâkim olması için son peygamber Hz Muhammed Mustafa sav e vahyedilen Kur’an’ı kerim inananların iki cihanda da mutluluğunu hedefler. İçeriği büyük ölçüde bu amaca matuftur. Büyük bir kısmı da inanmayanlara hidayet yollarını göstermeğe yönelik ayetlerdir. Bu ikinci guruba tüm iman yollarını ve imanın gerekliliğini ve iman etmeyenleri ötede nelerin beklediğini ayrıntılarıyla anlatır ve onlara son söz olarak şöyle buyrulur;
“Ey iman etmeyenler! Ahiret gününde sakın özür beyan etmeyin; o gün ancak yaptıklarınızın karşılığıyla cezalandırılacaksınız” (Tahrim 7)
İslam’ı kendi özgür iradesiyle seçen kişinin artık bazı yükümlülükler altına gireceği muhakkaktır. Mesela, İslam’ın farzlarını yapmak, haramları yapmamak gibi.
Allah cc, sosyal hayatımızda mutlu ve hoş görülü bir hayat sürdürebilmemiz için başta adalet olmak üzere tüm iyileri emreder, tüm kötülükleri de yasaklar.
1450 yıldır minberlerden her Cuma hutbesinde hatiplerin okuduğu, kulaklarımıza küpe olacak şu ayet her şeyi mucizevi bir tarzda özetliyor;
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl 90)
Adalet; her şeyi ait olduğu yere koymak demiştik. Emaneti ehline vermek ve haksızlıkları ortadan kaldırmak gibi. Kenarda, duvarda olması gereken bir taşı, dikeni yoldan alarak ait olduğu yere koymak da bir adalettir.
Efendimiz sav ne güzel anlatmışlar;
Ravi: Ebu Hüreyre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Güneşin doğduğu her yeni günde kişiye, her bir mafsalı için bir sadaka vermesi gerekir. İki kişi arasında adalet yapman bir sadakadır. Kişiye hayvanını yüklerken yardım etmen bir sadakadır. Güzel söz sadakadır, namaza gitmek üzere attığın her adım sadakadır. Yoldan rahatsız edici bir şeyi kaldırıp atman sadakadır. Buhari Hadis No: 187