
Yaradanı Unutmamak
Mehmet Kanmaz
Rabbimiz; Davamızı unutup dünyaya daldık, HAK hak dedik dünya hakkı peşine düşüp HAK olanı unuttuk, ahirette hiç değeri olmayan üç beş kuruş dünyalık için kardeş bildiklerimizi kırdık ,iftira edip gıybet işledik
Dünyayı başımıza yıkma Yâ İlâhi!
Rabbimiz; Biz Kendimize zulmettik. Bizleri bağışla Allah’ım..! Bizler merhametini hak etmesek de...beli bükülmüş yaşlılara, günahsız bebeklere, masum hayvanata merhamet et.
Cehennem narında yakma Yâ Mennan!
Rabbimiz, sen bizleri depremlerle salladın. Terör belasıyla sınadın. Salgınlarla uyardın. Sellerle ikaz ettin. Anlamadık. Anlayamadık… Kuraklıklarla, mevsim değişiklikleriyle, şu dünyanın fani oluşunu gösterdin. Uyanmadık, uyanamadık.
Senden başka gideceğimiz kimsemiz yok
Günahımızı Siliver Yâ Gafur..!
Rabbimiz; Şu cennet vatanın kıymetini bilemedik..! Gölleri, dereleri, su kaynaklarımızı kuruttuk. Yeşili katlettik yanımızdan yöremizden attığımız pisliklere dayanamayıp balıklar karaya vurdu.
Rabbimiz: Cansız bebekler sahillere sürüklendi. En ufak olayı abartıp sabır göstermeden etrafa dehşet saçtık, helak olan kavimlerin sapık ve hadsiz fiillerini aynen işledik,
Dünyayı başımıza yıkma Yâ İlâhi!
Rabbimiz; Yaşlı dünyamızın, beli bükülmüş, saçı sakalına karışmıştır. Sebebi ise bizleriz. Kendi evimizi, yuvamızı başımıza yıkıyoruz. Yanan ciğerlerimizi söndürecek sularımız gün be gün azalıyor. Dağlardaki, yaylalardaki çeşmelerimiz akmaz oldu. Ormanlarımızı yok ediyoruz.
Rabbimiz; Ancak hava, su, orman… elzemdi. Bilemedik.
Cehennem ateşine sokma Yâ Rahman!
Rabbimiz; Dünyamızı yaşanamaz hale getiriyoruz. Şunu biliyoruz: Dünyanın da belli bir ömrü var. Bu kaçınılmaz sondan kurtuluş yok. Şuna da inanıyoruz. Sen nurunu tamamlayacaksın. Kâfirler istemese de… “güzel günleri” göster bize. “İttihad-ı İslâm”ı yaşat ümmete.
Azabınla sıkma Yâ Rahim!
Rabbimiz; Bizden, dinimizi yaşamamızı istedin. Biz ise sadece anlattık, anlattık… Sağlam bir itikada sahip olamadık. İfrat ve tefritten kurtulamadık.
İnancımızı amele dökemedik. İmam Gazali’nin: “İlmiyle amel etmeyen âlim; başkasını giydirdiği halde kendisi çıplak iğne gibidir.” sözüne sadık kalamadık, yapmadıklarımızı söyledik,oysa anlatmadan önce yaşamalıydık.
Beceremedik. Gazabını celbedecek işler yaptık. Şunu da iyi biliyoruz: “Rahmetim, gazabımı geçti” buyuruyorsun. Bu müjdeyle teselli buluyoruz.
Ateşine atma Yâ Tevvab!
Rabbimiz; Her şeye rağmen ümidimiz tam. Öyle okuduk, öyle iman getirdik. Bizi affedeceğini biliyoruz. Zira senden başka gidilecek başka bir kapımız yok.
Hayatlarını “iman hakikatlerinin neşrine vakfetmiş şu gençlerin gayretlerini, geceleri seccadesini gözyaşlarıyla ıslatan âşıkların dualarını boşa çıkarma Allah’ım...! Tek tek af kapısını çalma zamanıdır. Huzurundayız.
Kapından kovma Allah’ım!
Hz. Rabia, birisinin yalvarışlarını duymuş: “Af kapılarını aç Allah’ım..! diyormuş. Hazret şöyle demiş: “A zavallı o kapılar ne zaman kapandı ki…” Madem güneş batıdan doğmadı. Öyleyse tövbe kapısı hâlâ açık demektir. Affına, merhametine, keremine sığınıyoruz.
Bir bağrı yanığın feryadıyla niyaz ediyoruz: “Günah işlemek bize yakışmıyor Allah’ım! Lâkin affetmek Sana çoook yakışıyor.
Beni de, bizi de affet!”
Rabbimiz; Bize, hayatı zindan etme Yâ Rauf..... bugünlerde duaya Ne kadar muhtacız
Değil mi bende hislerinize tercüman olmak istedim....