
Vicdan Ve Cüzdanla İmtihanımız
Mehmet Kanmaz
Beylik bir ifadedir “vicdan ve cüzdan” ikilemesi. Ama gel gör ki, bütün suiistimallerin odak noktaları olarak bu iki kavram ön plana çıkıyor. Nasıl mı ? İzah edeyim…
Bu dünya imtihan dünyası deriz de; bir türlü imtihanın gereklerini yerine getiremeyiz. Keyfemayeşa; yani Şeytan’ın ve nefsimizin isteklerine riayet eder ve onlara kırmızı ışık yakmakta aheste davranırız.
İşte bu davranışlarımıza yön veren ve nefsin gayri meşru isteklerine kırmızı ışık sinyalleri gönderen yegâne işlem merkezi vicdandır.
Vicdanı besleyen kaynak ise yüce dinimizin esaslarıdır ki, bu konuda Bediüzzaman Hz.leri muhteşem bir tespitle şöyle işaret eder:" Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder."
Bunu nasıl okumalıyız diye bir soru sorarsanız; şu tespitleri nazara sunmak isteriz. Öncelikle akıl, zekâ, hafıza vs. unsurlar, vicdanla yoğrulduğunda insanlığın faydasına, Allah’ın ve Resulü’nün (asm) rızasına uygun icraatlar yapılır. Aksi takdirde; yani akıl, zekâ ve hafıza vicdandan mahrum bir şekilde çalıştırılırsa, işte devreye cüzdan unsuru girer.
Yani menfaat ve egoizm mikropları zirve yaparak insanların zararına; kendilerinin menfaatine her türlü yolları açılmış olur.
Böyle vicdansız hareket eden zekâ ve aklın yapmayacağı kötülük yoktur.
Bugünlerde “Çiftlikbank” gibi ya da kripto para yolsuzluğu yapan “Thodex” firması gibi veya banka sistemindeki açıktan dolayı kendine ait olmayan milyarlarca parayı çeken, ve bunu pişkinlikle anlatan insanımıza yani kısa yoldan haram helal aramadan, köşeyi dönmek isteyenlerinde yaptığı tam da budur.
Vicdanları tefessüh etmiş; Allah korkusu ve hesap gününü kalbinden çıkarmış bir takım insanların gözlerini kırpmadan insanların kaynaklarını kendi menfaatleri ne dönüştürmelerinin altta yatan sebebi işte budur; yani zekâ ve akıllarını vicdandan tefrik etmeleridir.
Diğer bir ifadeyle, vicdanın zekâ ve akla eşlik etmemesi durumunda böylesi suiistimallerin patlak vermesi kaçınılmaz hale gelmektedir.
Madalyonun diğer yüzünde ise oldukça vahim bir durum söz konusudur.
Şöyle ki, geçmişte insanları bir zaman bankerler soydu. İnsanlar akıllanmadı Jet Fadıl’a yüklü paralar kaptırdı. Yine akıllanmadılar; bilhassa Konya’da holdinglere oldukça yüksek miktarlarda paralar kaptırıldı. Yine yetmedi “Saadet Zinciri” adıyla zengin olma hayalleri kuruldu. Zaten uzun yıllardır süregelen iddaa ve milli piyango gibi kumar unsurları da cabası; saymakla bitmez.
Oysa Cenab-ı Hak Necm Suresi’nde ne buyuruyor:“ Doğrusu zengin eden de, varlıklı kılan da O’dur. ”Yani ne yaparsak yapalım, Rabbimizin bizim için takdir ettiği neyse o kadar mülke sahip oluruz. Hırs ile haram-helal demeyip servet edinmeye çalışmanın sonu Karun gibi olmaktadır.
Yani malıyla birlikte yere batmak ya da telef olmaktır, Öyleyse Allah’tan hakkıyla sakının ve rızkınızı helal yoldan isteyin. Size helal olanı alın ve haram olanı terk edin, almayın!”
İşte bu emir ve talimatlara uymanın yegâne yolu, akıl, zekâ, hafıza unsurlarını vicdanla mezcederek meşru dairede say etmektir.
Aksi takdirde vicdanı devreden çıkarıp cüzdanı; yani kendi menfaatini ve menfaati için her türlü herzeyi irtikap edenler, Allah’ın kanunlarına aykırı hareket etmiş olacaklardır ki, bu da şiddetli azapları hak etmeyi gerektirir…Ne dersiniz....