Mehmet Kanmaz

Teröre Ortak Bakış

Mehmet Kanmaz

Terörün canımızı en çok acıttığı zor bir zaman diliminden geçiyoruz. Şehit haberinin gelmediği yeni bir güne uyanamıyoruz hayli zamandır. Terörün çirkin yüzü, yerlerinden yurtlarından edilen masum sivil halkın çilesi ile kendisini gösteriyor. Hastalar, yaşlılar, kadınlar, çocuklar…

Toplumsal olarak ülkemizin geçtiği bu zor süreçte ortak bir tepkisel irade ne yazık ki gösteremiyoruz. Tepkilerimiz maalesef terörün bir insanlık suçu olduğu genel kabul görmüş anlayıştan sıyrılarak kişisel hırs ve öfkelerimize kapılıp kıyasıya eleştirdiğimiz ve düşman gözüyle baktığımız kitleler veyahut şahıslar üzerinden yürütülüyor.

İçimizde büyüttüğümüz öfke o kadar büyük ki, beslediğimiz kin bizi, terör örgütünün kanlı eylemlerini gerçekleştirenleri direnişçiler, bölgede asker ve polis kanalıyla asayişi ve huzuru sağlamaya çalışan devleti bölge halkını katleden diktatöryel rejim olarak göstermeye kadar götürüyor.

Dünya görüşümüzün farklılığı, siyasal tercihimizin uyuşmazlığı veya başka sebeplerden dolayı kabullenemediklerimizi bir türlü içimize sindiremiyoruz. Bu kabullenemediklerimizin ellerinde bulundurdukları meşru-yasal güce karşı savaş açan illegal her türlü terör yapılanmasına sırf içimizde beslediğimiz nefret objesi yüzünden ahlaki, vicdani ve insani bütün melekelerimizi göz ardı ederek alabildiğine destek çıkıyoruz.

Fotoğrafa geniş çerçeveden bakamıyoruz. Bölgemizi saran ateş çemberini, bu ateşin Türkiye’ye sıçraması için canla başla mücadele eden küresel ve bölgesel güç odaklarını, bu güç odaklarının güdümünde hareket eden kullanışlı terör yapılanmalarını ve nihai bu yapılanmaların ülkemizi hedef aldığını görmüyoruz, göremiyoruz veyahut görmek istemiyoruz.

Kişiler ve şahıslar üzerinden yürüttüğümüz saplantılı bakış açılarımızı bir türlü düzeltemiyor, öfkelerimizi bastırmak yerine daha da üstüne giderek olayı patolojik bir vakıaya dönüştürüyoruz. Bu hastalıklı ruh hali bizi sağlıklı yorum ve tahlil yetisinden alabildiğine uzaklaştırırken, içinde yaşadığımız toplumdan ve o toplumun taşıdığı değer yargılarına da oldukça yabancılaşıyoruz.
Bu güçlü savrulma halini eylemlerimiz kadar söylemlerimize de yansıtmakta herhangi bir beis de görmüyoruz. Yeri geliyor, bölgede halkın hayatını karartan, şehirlerimizi yakıp yıkan, kültürel ve dini miraslarımızı tahrip eden, güvenlik güçlerimizi gözünü kırpmadan şehit edebilen hendekçilere “arkadaş” dahi diyebilecek kadar fütursuzlaşabiliyoruz.

Kendimize aydın diyoruz, fakat bilgiye aç, genç beyinlerin devletine ve milletine faydalı birer ilim erbabı olmaları için çabalamak, onları bu yönde yetiştirmek yerine ülkenin en hassas meselesi hakkında, üstelik en hassas zaman dilimlerinden geçtiğimiz bir anda ortaya çıkıyor ve terörü ve terörizmi kınamak yerine vatan diyerek üzerinde yaşadığımız, her türlü imkânından faydalandığımız, bize huzur ve güven ortamında yaşam hakkı sağlayan devletimizi katillikle suçluyoruz. Neden? Çünkü devlet yönetimi mekanizmasını elinde bulunduranları kabullenmiyor, sevmiyor, o makama yakıştırmıyor ve onlardan ölesiye nefret ediyoruz.

Halkın çoğunluğunun genel kabulüyle seçilmiş devletin başındaki isme diktatör diyoruz, ama yanı başımızda dört yıldır halkını katleden, insanları yerinden yurdundan eden zalime daha müsamahakâr olmaktan çekinmiyoruz.
ELHASIL;Dostlar,Teröre topyekûn cephe alarak bir karşı tavır sergilemek zorundayız. Bunu yaparken de kişisel heves, arzu, hırs ve öfkelerimizi dizginleyerek Türkiye’nin bu topraklar üzerinde dili, dini, etnik kimliği, mezhebi ile yaşayan herkesin ortak paydası olduğunu farkına vararak hareket etmeliyiz. Aksi takdirde kendi içimizdeki kısır çekişmelerle ülkemizi teröre kurban ederiz.
 

Yazarın Diğer Yazıları