
Şimdi Bir Olma Vaktidir
Mehmet Kanmaz
Nazik dönemlerde mü'minin mü'mine kırılmaya asla hakkı yoktur. Saadet Asrı, her konuda bizim için örnek alınacak bir dönemdir. Yüce Allah; “Andolsun ki, Resûlullah'ta sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.”[1] Ayetiyle her konuda Kâinatın Efendisini örnek almamızı tavsiye etmektedir.
“İçtimai hayat açısında, müminin mümine inat, hased ve tarafgirlikte bulunması son derce zararlı bir hastalıktır. Böyle bir yaklaşımda her zaman ehl-i hak zararlı çıkmıştır. Ayrıca ehl-i hakkın görevi ikram edici ve soğukkanlı olmaktır. Kur’an-ı Kerimde ” Onlar (muttekîler), bollukta ve darlıkta (Allah için) infâk ederler (verirler) ve onlar öfkelerini yutanlardır ve insanları affedenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever."[2] Ayetiyle o özellikleri taşıyan müminler teşvik edilmektedir. “Garazkârâne, adâvetkârâne birbirinin tahribine çalışılan menfi ihtilâf, İslam nazarında kabul görmemiş, reddedilmiştir. Çünkü birbiriyle boğuşanlar müsbet hareket edemezler” [3]
Allah korusun insanda nefis ön plana çıktığı zaman artık hiçbir şeyi, aklı da dinlemez. Haksız dahi olsa kendini haklı zanneder, benim hakkım var der. İşte burada artık insan bazen ne dediğini ne yaptığının farkında olmaz. İnsanın, hayatında en çok yanlış ve hatalar yaptığı ve topluma zarar verdiği anlardır. Aklı başına geldikten sonra durumun farkına varır. Fakat” badel harab-i Basra” iş işten geçmiş olur,artık yangın bacayı sarmış evi kül haline getirmiştir. Burada en çok zarar gören toplum olur, işin başındakiler değil.
Geçmişte ve şimdi olduğu gibi… Böyle bir ihtilaf marazının merhemi ve ilâcı; "İhtilâfa düşmeyin; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz elden gider." ayetindeki şiddetli İlâhî bir yasaklamadır. [4] "Birbirinizle iyilik ve takvâda yardımlaşın." [5] Ayetini de kendimize İlahi bir ölçü haline getirmekle o ehl-i hakkın kafilesine hissiyatımızı ayaklarımızın altına alıp fedakârlık göstererek samimane iltihak etmek, şahsiyetini unutmak riyâ ve yapmacık şeylerden kaçınmak ve ihlâsla hareket etmektir.
İttihada giden yol müsbet hareketten geçer. Peki, müsbet hareket nedir?Müsbet hareket: Gözetilen amaca veya beklenilene uygun, faydalı, pozitif ve Allah’ın rızasına uygun hareket etmektir. Olumsuzlukları değil, olumlu olan şeyleri nazara vermektir.
Cenab-ı Hakkın Hakîm ismine uygun yani mukteza-yı hale mutabık hareket etmektir. Hak ve hakikat namına fikir alışverişinde bulunmaktır. Hisler karışmadan olayların üzerine sabır ve itidalle gitmektir. Kısaca; sabır, şükür, hayır, adalet, muhabbet, ittifak, dostluk, kardeşlik, anlaşma, yardımlaşma, terakkî, tekâmül, insanın fıtratına uygun olan, vicdanın mutluluğu gibi olumlu olan şeylerin hepsi birer müspet harekettirler.
Bediüzzaman’a göre müsbet hareket: “Rıza-yı İlâhiye uygun hareket etmek, iman hizmetini yapmak, vazife-i İlâhiyeye karışmamak, asayişi muhafaza etmek, sabır ve şükür içinde olmaktır.”[6] “İslâmiyet, selm (barış, sulh).ve müsalemettir; (karşılıklı barış içinde olmak) dâhilde nizâ (çekişme ve kavga) ve husumet (düşmanlık) istemez “ [7]
“Dostlar müteyakkız davranmalı, tâ dostların lâkaytlıklarından ve gafletlerinden, zındıka taraftarları istifade etmesinler.” [8]
Müsbet hareket birliğin sağlanmasıyla olur. Birliği sağlamak için de kanun hâkimiyetini sağlamak ve hukukun üstünlüğünü temin etmek gerekir. Hukuk karşısında eşitliğin olmadığı ve imtiyazların bulunduğu bir ülkede birlik ve eşitlik yasalarla bozulmuş olur. Haksızlık yasalarla yasal hale getirilmiş olur. Bu durumda birliğin sağlanması zaten mümkün olmaz. Bu gerçeği Bediüzzaman:
İttihad, herkesin aynı muâmeleye tabi tutulması yani bir şah ile bir gedanın yani dilencinin aynı haklara sahib olması ile olabilir. [9] “Bir mâden-i hayat-ı içtimaiyemiz (sosyal hayatımızın kaynağı) olan ittihad-ı millet, (milletin birliği) ref-i imtiyazdan (ayrımcılığın, kayrımcılığın kaldırılmasıından) başka ne ile olur?” [10] Veciz bir şekilde ifade eder.
“Sakın, sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalâlet fırkalarına karşı perişan etmesin Allah için sevmek, Allah için buğz etmek."[11] Rahmânî düsturumuz olsun. Yoksa (el-iyazü billâh) bu zamanda siyaset, kalbleri ifsad eder ve asabî ruhları azap içinde bırakır. Evet, şimdi küre-i arzda herkes ya kalben, ya ruhen, ya aklen veya bedenen gelen musibetten hissedardır, azap çekiyor, perişandır.” [12]
Şimdi bir ve beraber olmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Aslında bakacak olursak; bizi bir birbirine bağlayan o kadar çok bağlarımız var ki; değil bizi, belki küreleri dahi birbirine bağlayacak kadar kuvvetli manevi bağlardır.
İnşallah yine beraber kalacağız. Allah bizi birbirimizden ayırmasın, birliğimizi bozmasın ve bozmaya çalışanlara da müsaade etmesin”
Gönüllerimizde herkesin oturacağı birer sandalye hazırlayalım. Unuttuğumuz kardeşliği, birlik ve beraberliği yeniden keşfedelim ve hayatımıza hayat kılalım.Selam ve dua ile…..