Mehmet Kanmaz

Sevgi Kime ve Nasıl…

Mehmet Kanmaz

Kâinatta mevcut gerçek sevginin kaynağı, onu var eden yaratıcının kendisi dir.Her sanat üslubu,O sanatkârın şahsiyetinin bir nevi tezahürüdür.Hem seven hem sevilen anlamına gelen “Vedûd” ismi, bu sevginin kaynağıdır. Aşk ayağıyla seyr-u sulûk eden evliyanın, özellikle bu ismi zikirlerine vird edinmelerinin hikmeti de budur.

İşte kâinatın muktedir hükümdarı olan yüce yaratıcının, “Vedûd”, Hakîm” ve “Rahîm” ismi, kucakladığı içindir ki, kâinat bu kadar sevimli bir sanat tablosu olarak varlık sahnesinde yer alabilmiştir.

Allah Sevgisi Kur’an ve Sünnete Tabi Olmakla Kendini Gösterir… "(Resûlüm) de ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir." (Al-i İmran, 3/31) mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

*Yani:Yalnız biri iste, başkaları istenmeye değmiyor..

*Biri çağır, başkaları imdada gelmiyor…

*Biri taleb et, başkalar lâyık değiller.

*Biri gör, başkalar her vakit görünmüyorlar, zeval perdesinde saklanıyorlar.

*Biri bil, marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faidesizdir.

*Biri söyle, ona aid olmayan sözler malayani sayılabilir.

**Evet Câmî pek doğru söyledin. Hakikî mahbub, hakikî matlub, hakikî maksud, hakikî mabud; yalnız odur. Ki âlem baştanbaşa kelime-i tevhidi zikredip duruyor. (Sözler,217 - 218 )

Hakikî sevgi, Hak ismine dayandığı için “Hak daima üstündür,alt edilemez”  mealindeki hadis-i şerifin işaret ettiği bir konuma sahiptir. Sarp dağların engel olamadığı Ferhatların aslanlar gibi yürüyüşü, vahşi kurak çöllerin acımasız tavrı karşısında hiç istifini bozmayan Mecnunların bu akıl almaz duruşu, ancak bir aşkın gücü ile izah edilebilir.

Bir müminin ferdî ve içtimaî hayatında bu iki prensibin önemi tartışma sızdır. Sevgi ve nefret duygularını gerçek hedeflerine kanalize edecek, nefsin aşırı kaprislerini frenleyecek tek yol, Allah’ın rızasını esas alan bu prensiplerdir.

Ne var ki, tarih boyunca “vasat ümmet/dosdoğru yolu takip eden millet” olarak adlandırılan bu ümmetin belki büyük bir kısmı, bu iki prensip arasında olması gereken dengeyi kuramayıp, sevginin aleyhine işleyen bir nefret örgüsünün içine girmişlerdir. Nerdeyse hayatlarında “el-buğdu fillah =Allah için kızmak” düsturuna % 80-90 oranında yer verirken, “el_hubbu fillah=Allah için sevmek” düsturuna ancak % 10 yer ayırmışlardır. Halbuki bu manzara, “sevdirin, nefret ettirmeyin” şeklindeki nebevî prensibe de aykırıdır.

Ailede huzur ve güven ortamını sağlayan faktörlerin başında şüphesiz eşler ve bireyler arasında karşılıklı saygı ve sevgi gelir. Büyük bir aile olan cemi yetin ve cemaatin huzuru da, bireyler arasındaki karşılıklı sevgi- saygı faktörüne bağlı olarak artar.

İsterseniz sevgiyi,aşkı işin ehline soralım;Mevlana’ya soralım. O şöyle der:

“Aşk nedir? Bilmiyorsan gecelere sor. Şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor. Can, aşktan binlerce edep öğrenmede, öylesine edepler ki..”

***Bugünlerde gerçek ve samimi  sevgiye ne muhtacız değilmi***

Yazarın Diğer Yazıları