Mehmet Kanmaz

Sen kimsin-Neden varsın

Mehmet Kanmaz

Yoktun.

Yüz sene önce, Beşyüz sene önce,bin sene önce yoktun. Yok olduğunu da bilmiyordun, çünkü sen yoktun. Hiç bir insan da senin “yok” olduğunu bilemezdi. Hatta senin yokluğun o zamanlar söz konusu bile olamazdı. Sen yoktun ki yokluğun veya varlığın söz konusu olsun.

Doğdun.

Daha doğrusu, belli bir zamanda ve belli bir mekanda doğan bir çocuk “sen” oldu. Sen kimdin? Sen seni daha bilmiyordun. Sadece bir cıyaklıyor, bir uyukluyordun. Erkek mi kız mı olacağını sen belirlememiştin. Doğduğun tarih ve yer sana sorulmamıştı.

Kaç bin sene önce Urfa’da bir mağarada doğabilirdin. Eski Mısır’ın asma bahçelerini sulayan bir bekçinin oğlu, yahut Göremeli bir çömlek tüccarının torunu olabilirdin.kıyametin kopmasına yakın bir zamanda Karadeniz’in ortasında 15 milyonluk bir deniz kentindeki mütevazi bir gökdelenin  87. katında dünyaya merhaba diyebilirdin…

Babanı ve anneni sen seçmemiştin. Onlar da seni seçmemişti. Doğduğunda görüp tanıdılar seni. Sen de seneler sonra tanıdın onları. Zengin çocuğu mu, yoksa fakir çocuğu mu olacağın önemliydi, ama bu da senin elinde değildi.

Doğdun.

Üstelik bir insan olarak doğdun. Hani bir tarla faresi olarak da varlık âlemine doğabilirdin. Yahut kapkara bir hamam böceği, yahut da sevimli bir kertenkele… Bunlardan hiçbiri olarak doğmadığın kesin. Neden doğdun, niçin şu zamanda bu mekanda, filancanın çocuğu, falancanın kardeşi oldun? Neden balık veya kuş  oldun veya olmadın?

Tüm bu sorular, sorsan da sormasan da seninle beraber doğmuş oluyor. Soruları düşünmemek soruları öldürmez ki… Sorunları çözmemek sorunları ortadan kaldırmaz ki…

Şöyle veya böyle niçin doğduğunu merak etmeden yaşadın, yaşadın.

Büyüdün…..Okudun veya okumadın, köylü veya şehirli oldun, evlendin veya evlenmedin. Belki korkak, belki cesur oldun. Belki zeki, belki kalın kafalı oldun. Belki pazarda hamal, belki ilçe’de kaymakam oldun. Belki belediyede memur, belki Milletvekili,bakan, Belki hırsız, belki gardiyan oldun.

Büyüdün ve mutlaka bir şeyler oldun.Belki çoluk çocukla oyalandın, belki sokak sokak aval aval dolandın, belki her gün binlerce  lira kazandın, belki üç beş kuruş için çırpındın, paralandın. Belki kitapların arasında geceledin, belki de içki masasında sabahladın. Belki kuş gibi süzüldün, belki yılan gibi süründün.

Oyalandın yahut dolandın, kazandın yahut paralandın, geceledin yahut sabahladın, süzüldün yahut süründün. Ama herkes gibi dünyayla birlikte güneşin etrafında bedavadan birkaç tur attın. Belki yirmi, belki otuz tur. Belki altmış, belki yetmiş tur… Ve sen iyi bilirsin ki bu yolculuğu ilanihaye sürdüren yoktur.

Son istasyona yaklaştın….Tüm vücudun için için yanmaktadır. Vücudunda baş gösteren arızalar gün gelir tamir edilemez olur. Tamirciler, sana sahte umutlar verirler… Kesip biçer, söküp takıştırırlar.

Nihayet, beklemediğin gün gelir.

Halbuki hayatın boyunca hep beklemiştin. Büyümeyi, okul bitirmeyi, başarılı olmayı, iş güç sahibi olmayı, evlenmeyi, çoluk çocuk sahibi olmayı, çocuklarının büyümesini, okul bitirmesini, başarılı olmasını… Hep beklemiştin, önce kendin için, sonra çocukların için! Daha uzun yaşadıysan bu sefer aynı şeyleri torunların için… Ama hep bekledin. Bir beklediğin gerçekleşince başka bir şeyleri bekledin…

Beklemekle geçti hayatın…

Çok gariptir ki yüzde yüz karşılaşacağını bildiğin şeyi hiç beklemedin. Düşünmek bile istemedin. Son istasyona yaklaştığını hissettikçe trene daha bir yapıştın. Son istasyona varan arkadaşlarının ve akrabalarının gidişini hüzünle seyrettin. Arada bir bu ayrılışlar olmasa son istasyonu aklına hiç getirmeyecektin… Trenin son düdüğünü çalacağı günün korkusuyla komplekslere girdin. Bunaldın, çevrendekileri bunalttın.

Sonunda vakit geldi ve herkes gibi ÖLDÜN.

Niçin doğduğunu, nereden gelip nereye gittiğini, hayatın gerçek maksadını, ölümün anlamını ve ölümden sonrasını merak etmeden bu dünyaya gelip gittin,......

Peki son söz:Hayattan ne anlıyorsun ve ne anladın...! Necisin,Nerden gelip Nereye gidiyorsun..bu sorulara verilecek cevabın varmı...?

Yazarın Diğer Yazıları