Mehmet Kanmaz

SEÇİME GİDERKEN BENDEN SÖYLEMESİ….

Mehmet Kanmaz

Erkene alınmış bir seçime gidiyoruz.Yeni sistemin liyakat, maharet ve özellikle adalet temelinde hayata geçmesi, temenniden ziyade hepimizin ortak gayesi ve çabası olmalıdır. Cumhuriyeti “manasız isim ve resme” dayandıran uygula maların ağır bedellerini ödemiş bir toplumuz. Sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyen itirazları yadırganmamalı ve dikkate alınmalıdır.

Türkiye, her alanda gelecek vadeden yüksek potansiyeliyle ve etkin belirleyici kimliğiyle bölgedeki nüfuz arayışlarının odağında duruyor. Çevremizden kaynaklanan ciddi politik risklerimiz var.

Son yıllarda maruz kaldığımız iç ve dış kaynaklı terör ve siyaset katkılı saldırıların sebebi, milli irademizi dışarıdan yönlendirme arayışıdır. Dozu giderek artan bu çaba, ülkenin iç ve dış güvenliğini, sıcak çatışma boyutlarında tehdit ediyor.

Bölgedeki silah ve güç dengesine dayanan gerilim, ülke savunması başta olmak üzere ekonomik hasarlara yol açma istidadı taşıyor,ve öngörüm seçim sonrası bu millet acı bir reçete ödeyecek…

Türkiye, 1990’lara kadar iki kutuplu dünyanın, sorun çıkarmayan ve biraz da ele mahkum itaatkar müttefiki idi. Bu rolü bırakıp irade göstermeye başladığında Batı, kendisi için sevimsiz bir Türkiye ile yüz yüze geldi. Düne kadar borç almaya ve hatta hibeye muhtaç bir ülkenin IMF’yi finanse edecek hale gelmesi, kibirli Batı için kabul edilemez bir sonuçtu. Bu yüzden Batı, kendisine mahkum itaatli bir yönetim görmek istiyor.

Birkaç yıldır yaşadığımız siyaset ve güvenlik boyutlu sıcak krizin temelinde, Batı’nın bu arayışı var. Tam bu konjonktürde ülkenin kaynaklarıyla beslenmiş Cemaat görünümlü bir istihbarat örgütü, Türkiye’ye karşı kullanışlı bir koç başı olarak, 15 Temmuz’la devreye sokuldu.

Dikkat çekmek istediğim mühim bir konular’da şudur;Birincisi;Yargıda adalet hassasiyetinde sıkıntılar var; Geçtiğimiz iki yıla yakın zamanda, hakkında soruş turma yapıldığı halde davası açılmayan uzun süreli tutuklamalar yaşanıyor,ve mağduriyetler devam ediyor,bu alanda oy kaybı yaşanması muhtemel..               

İkincisi;Şehir ve imar planlarında kafa karıştıran tablolar görünüyor. Bir tarafta, “yatay mimariden yana”olmak seslendirilirken,neredeyse yürüye cek yaya yolu bile kalmamış yerleşim yerlerinden, uzaya tırmanmakta birbiriyle yarışan, sıkış tepiş bloklar yükseliyor. Bu nasıl bir imar anlayışıdır ve bu imarın karşılığı nedir? Sessiz kitlelerin bu konuyu tepki boyutlarında ve seçimde oy verip vermemeyi sorguladığı bilinmelidir.

Yukarıdaki şikayetler karşısında siyasi irade izaha muhtaç rahat bir tavır sergiliyor. Şikayetler,temel insan hakları  yapılaşma ve ekonomi alanı ile ilgili olup, çözülemeyecek kadar zor işler değil,benden söylemesi….

Yazarın Diğer Yazıları