
Peki ne olacak şimdi
Mehmet Kanmaz
İnsanlar bu karışık durumlarda birbirlerine soruyorlar?
Ne olacak şimdi?
Biz ne yapalım?Siz eğer bir işin ne durumda olduğunu, yani “vaziyeti” iyi anlayıp olayı doğru tanımlamışsanız gerisinin nasıl geleceğini zaten onun kendi “mantığı” içinde görebilirsiniz.Bu mantık, “sath-ı mail” mantığıdır.
Bu günün Türkçesi ile “eğimli yüzey” ya da dilimize yerleşmiş biçimiyle“eğik düzlem”
*Peki, dönelim şimdi insanlarımızın sürekli bir birlerine ve hatta kendi kendilerine bile sorduğu soruya:Ne olacak şimdi?
Önce bir tesbit yapalım: 2015 Türkiye’si hangi sath-ı maillerde?
Yani hangi eğik düzlemler üzerinde ve oradan aşağıya doğru kaymadan durmaya çalışıyor?
Ortadaki birinci gerçek, bu gün Türkiye’de iktidarla muhalefet arasında olan güvenin sarsıldığıdır.Siyasi iktidar konusunda endişeler mevcuttur
“Dışmihrak”lardan Amerika ve AB her vesile ile bu iktidardan hoşnut olmadığını sezdirmektedir.
-Çevre ülkeler ve Ortadoğu Türkiye’nin komşuluk ilişkilerini beğenmemektedir.
-Sıcak ve küresel sermaye, o eski günlerin geride kaldığını, Türkiye’ye verdiği ya da
vereceği paranın geri dönme riskinin arttığını düşünmektedir.
-İçerideki bir kısım işadamları bu hükümetin ve oluşan ortamın bir garantisi olmadığı endişesindedir.
-İthalat ihracatı aşmaya devam etmekte, dış ticaret açığı bir türlü kapatılamamaktadır.
-Dünya’daki kredi daralması Türkiye’yi de etkilemektedir. Bu yıl kamunun ve özel sektörün “çevireceği” yani faizini ödeyip yenilemek isteyeceği kredi tutarı 200 milyar dolar seviyesindedir ve bu şartlarda iş çok sıkıntılıdır.
- -Güney doğu, çözüm sürecinde ne yapacağını neredeyse Kandil’den dinler hale gelmiş, “çözüm” giderek “çözülme”ye dönme istidadı göstermeye ve tekrar şehitler gelmeye başlamıştır….
-Güney sınırımızda devletin denetim güvenliği giderek azalmakta, sınır ötesindeki iki karşıt gurup kapıştığında olaylar bizim için neredeyse “iç işlerimiz” haline gelmektedir.
-Halk, tüketici kredisi ve kredi kartı ile kullandığı “kredi”sinin artık sınırına geldiğini, bu ekonomik şartlarda da işin sonunun bir gün karakolda biteceğini görmektedir.
-İktidar ve muhalefetin durumu bu gelişmeler karşısında alttan almaya, kitlelerle uzlaşmaya tahrik edici söylem ve eylemlerden kaçınmaya uygun olmadığı için durum her geçen gün biraz daha gerilmeye devam etmektedir.
Bu konuda daha pek çok başlık açılabilse de, ana hatlarıyla “vaziyet” aşağı yukarı budur.
*Peki, “Ne olur?“ sorusuna tekrar dönersek; tabii ki bu işler kendi tabiatına uygun olarak kendi sath-ı mailinde yuvarlanacak ve üst üste yaşandıkları için de belki kartopu etkisi ile birbirlerini büyüterek gelişecektir.
-Dünyada para daralırken kimse bize bol para vermez.
-Üretim olmadan hiç kimse sırf istihdam olsun diye yanına iki adam daha almaz.
-İstihdam olmayınca kimsenin cebi para görmez,
-Cepler para görmeyince insanlar girdikleri borç batağından kurtulamaz.
-Halk bu kadar sıkıntıya düşünce ortada düzen de, huzur da kalmaz; herkes “Sen bırak 2023’ü kardeşim, ben bu akşam ne yapacağım” arayışına girer.
Öyleyse yapılacak olan en doğru şey;
-Bu toplumu ayakta tutan mili ve manevi dinamiklerin, yetişmişlerinin, siyasetçilerinin, sanayici,sanatkar ve esnafının asla “Acaba biz bu selden bir kütük kapabilir miyiz?” demeden, -Böyle diyenleri aralarından ayıklayarak ve sadece ülke çıkarını esas alarak,
-Kendi aralarındaki ufak tefek görüş ve çıkar ayrılıklarını bir kenara bırakıp kenetlenmeleri, gayretlerini birleştirmelerdir.
Bütün bunlar olup biterken “ben bu işlere karışmam, siyasetten hoşlanmam” demek de akıl karı değildir.O sath-ı mailde tepelerden kopup gelen taşların kimleri ezerek geçeceği hiç belli olmaz.Dolayısıyla şu anda herkes şöyle ya da böyle bu gelişmeler karşısında en azından kendini kollamak için bir “vaziyet almak” durumundadır.
Siyasi iktidar eğer tekrar refarandum sonrası yani 2010 ekim ayındaki duruşuna dönmezse,bütün milleti kucaklayacı projelere sarılmazsa,milli birlik ve beraberlik misyonuna bürünmezse,iç ve dış siyasetteki oyunlara karşı milletide arkasına alacak aktif hamleler yapmazsa,en mühimide iktidar içindeki duyarsız kadroları tasfiye etmez,PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK DİYE FERYAD eden milleti ile birlikte olan sivil toplum kuruluşlarına kulak vermezse;İŞTE O ZAMAN;
O SATH-İ MAİL’DEN KOPUP GELEN TAŞLAR MAZAALLAH BİZE KÜLLİ BİR MUSİBET OLARAK KARŞIMIZA ÇIKAR VE ŞEFKAT TOKADINDANDA DAHA ŞİDDETLİ SONUCU OLUR DİYE ENDİŞELERİM VAR….!