
Namaz Kılmamanın Derin Acısı(4)
Mehmet Kanmaz
Değerli dostlar üç haftadan bu yana namazla ilgili yazılarımı sizlerle paylaşıyorum, çok önemli dönüşleri olup bizi arayan dostlarla karşılıklı mütalaalarda bulunuyoruz.
Bugünde Namazla ilgili ikaz mahiyetinde yazıma devam edeceğim, temennim ilk önce kendi nefsimin ders alması sonrada inşallah sizlerin bu yazılarımdan istifade etmesi..
Dostlar;Meşru bir özrü olmadan namazı kasden ve bilerek kılmayan “daha yaşım genç, bir emekli olayım o kolay diyen arkadaşlarım” büyük günah işlemiş olurlar, hem tövbe etmeleri hem de en kısa zamanda kaza etmeleri gerekir.
Namazı, bilerek ihmal edenlerin ahiretteki acı akıbetinin haber verildiği bu olayı Hz. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle anlatır:
“Bu gece rüyamda iki melek gelerek beni kaldırdılar ve 'Haydi gidiyoruz.' dediler. Ben de onlarla beraber gittim.
“Yanı üzerine yatmış bir adamın yanına vardık. Başka biri de elinde kocaman bir kaya ile onun başında duruyordu. Kayayı, yatan adamın kafasına vurup eziyor, taş bir tarafa yuvarlanınca arkasından gidiyor ve taşı alıp getiriyordu. O gelinceye kadar diğerinin kafası da iyileşerek eski hâline geliyordu. Adam, önce yaptığını aynen tekrarlayarak, yerde yatanın başını her defasında ezip duruyordu.”
Yanımdaki iki meleğe: “Sübhanallah, bunların hâli nedir?” diye sordum.“Anlatalım” dediler: “Kafası taşla ezilen adam var ya, o, Kur'an’ı öğrendiği halde onu terk eden ve uyuyarak farz namazın vaktini geçiren kimsedir…” (Buhârî, Tabîr, 48)
Hadis-i şeriften, ibadetlerin en şereflisi olan namazı terk eden insanların, en şerefli azaları olan başlarıyla azap göreceği anlaşılmaktadır.
Ebü’d-Derdâ (r.a) anlatıyor: Canımdan çok sevdiğim Rasûlullah (asm), bana şu tavsiyede bulundu:
“Param parça edilsen, ateşlerde yakılsan bile, sakın hiçbir şeyi Allah’a şirk koşma! Hiçbir farz namazını da kasten terk etme! Kim namazı bile bile terk ederse, o kişi Allah Teâlâ’nın himâyesinden ve hıfz u emanından uzak kalır.” (İbn-i Mâce)
Bu hadisler, Allah’a kulluğun temeli ve en açık ifadesi olan namazın, ne kadar büyük bir ehemmiyet taşıdığını açıkça gözler önüne sermektedir.Namazın önemini vurgulayan ayet-i kerimelerde şöyle buyrulur:
“Namazı dosdoğru kılınız, zekâtı hakkıyla veriniz, rükû edenlerle beraber rükû ediniz!” (Bakara, 2/43)
“Ailene namazı emret! Kendin de ona sabırla devam et!..” (Tâhâ, 20/132)
“Nefsini kötülüklerden arındıran, Rabbinin ismini zikredip namaz kılan, felâha erer.” (A’lâ, 87/14-15)
“Defteri sağdan verilenler cennetler içindedirler. Günahkârlara: 'Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?' diye uzaktan uzağa sorarlar. Suçlular derler ki: Biz namaz kılanlardan değildik, fukaraya yemek yedirmezdik, batıla dalanlarla birlikte dalardık, ceza gününü de yalanlardık. Biz o hal üzereyken ölüm gelip çattı.” (Müddessir 74/39-47)
Burada, cehenneme düşen insanların itiraf ettiği ilk günah, namazı terk etmeleri olmuştur. Sonra diğer günahlar gelmektedir. Bu, dikkat edilmesi gereken mühim bir husustur.
Rasûlullah Efendimiz (asm) de namazın ehemmiyetini anlatmak maksadıyla şöyle buyurmuştur:
“En hayırlı ameliniz, namazdır…”Muvatta”
“Cennetin anahtarı namazdır, namazın anahtarı da temizliktir.” (Ahmed, III, 340)
“Kıyamet günü kulun hesaba çekileceği ilk amel, namazdır. Eğer kul, namazlarını Allah’ın istediği şekilde eda etmiş ise, felaha erer ve maksuduna nail olur. Namazlarını eda etmemiş veya gafletle kılmışsa, kaybeder ve hüsrana uğrar. Şayet farzlarından bir şey noksan olursa, Azîz ve Celîl olan Rabbimiz: “Kulumun nafile namazları var mı, bakınız?” buyurur. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra kul diğer amellerinden de bu minval üzere hesaba çekilir.” (Tirmizî, Salât, 188/413;)
Namazın ibadetler içindeki yeri ve ehemmiyeti o derece yüksektir ki, hastalık, yolculuk vb. fevkalâde durumlarda bile terk edilmesine izin verilmemiş, buna karşılık edası hususunda bazı kolaylıklar sağlanmıştır.
Değerli dostlar; mübarek üç aylara girdiğimiz şu zaman diliminde kendimizi bir sorgulayıp, nerden gelip nereye gidiyoruz, bizi bu dünyaya gönderen Rabbim bizden ne istiyor diye bir düşünsek ne dersiniz…