Mehmet Kanmaz

Müslümanın dünyevileşmesi….

Mehmet Kanmaz

Müslümanlar, son yüzyıldır maddi terakkiye susamışlardı. Zirâ, Lozan’ın ihdas ettiği Ankara,önlerini kesmiş, her türlü eza, cefa ve yoksullaşmayı revâ görmüştü. Her sahneden atılmış, her sofradan kovulmuşlardı. Devletin bütün kapıları yüzlerine kapatılmış, bütün nimetlerden mahrum bırakılmışlardı. Necip Fazıl’ın dediği gibi, “Öz vatanlarında parya” değil, kuduz köpekler kadar tehlikeli, sokak hayvanları gibi sefil addediliyorlardı. Ve mimsiz medeniyetin nimet lerine karşı, uzun bir kıtlıktan çıkmış musibetzedeler gibi açtılar.

Son 15 yıldan bu yana önlerindeki maniler yıkılıpta,asırlık açlık larını gidermeye çalışırken, bütün ölçülerini de bir kenara bırak tılar. Ne adalet kaldı, ne meşruiyet endişesi. Neredeyse bir asır gizli bir gıpta ile seyrettikleri karşı mahallenin yaşadığı bütün yanlışlarına irtikab için bilenmişlerdi. İslamcı görünecek ama Onlar gibi yaşayacak, onlar gibi eğlenecek, onlar gibi yatıp kalkacaklardı.

Kısa zamanda karşı mahalledeki zenginlerden farkı kalmayan zenginlerimiz, holdinglerimiz oldu. Sahneye altı delik ayakkabı, yamalı pantolonla fırlayanlar, göz açıp kapayıncaya kadar kat ve yatlarla tanışmış; lüks otomobil kolleksiyonları ile birbirlerine caka satmaya başlamışlardı. En mübtezel cinsinden bir sonradan görme lik ile redd-i miras eder gibi, redd-i dâvâ edip,”biz hep böyle idik: Seçilmiş ve zengin insanlarız”diyorlardı.

Dostlar;sonuç’da Para ile imtihanı kaybettik. Bir kısım Zenginleşen cemaat’ler, bir kısım büyüyen tarikatlar dünyevileştiklerini ya hiç farketmediler, ya da farkettiklerinde yeni duruma çoktan alışmış, devletin bürokrasi koridorlarında yerlerini almış kadrolarını kurmuş milletin özsermeyesi hazineyi adaletsizce pay etme telaşı içinde edrafını göremez hale gelmişti….yani iş işten geçmişti.

“Ömeri-i Sanii” adâlet ve refah tevziinde dillerinden düşürmeyen dünün fakir ama müstağni ve müttaki bir kısım Müslümanları, yeri ni Karunvarî bir edâ ile burnundan kıl aldırmayıp, “Biz kazandık!” diyen mahlûklara bırakmıştı. Mazi ile bütün nisbetlerini kesip atmış bu âşina yüzlerin arkasında habis bir ruh gelişip serpilmişti.

Reis’in bakınız Merkez bankası belli seviyeye geldi; “Faizleri sizde indirin” çıkışlarına kulak tıkayan Reel sektör zenginleri dikkate almadan sanki bu ülkenin gerçeklerini bilmiyormuş gibi muave’neti unutmuş, kendilerine uzanan fukara ellerini  görmez olmuş, Yardımlaşma, merhamet, İttihad-ı İslâm gibi dünün bayrak mefhumları, rahatsız edici birer hatıraya dönmüştü.

İsmen Müslüman, hakikatte İslâmiyet’le alâkası kalmamış bu yeni sınıfın asıl vebali, geniş kitlelerde İslâmiyete karşı meydana getir diği soğukluktur. Kader, elbet bu büyük vebalin hesabını soracak, bu adaletsiz, zulmanî ve dünyevî saltanatın cezası da büyük olacak tır. Asıl esef ve elemim, bu içerden çürümüşlüğün ümid ve saâdet temennilerimizi kırmasıdır. Keşke eski fakirler ama yüreği yangın yeri gibi büyük dâvâ adamları olarak kalsa idik.

“Suud(yükselme) ve terakki’(ilerleme)nin, müslüman için ancak islâmiyet dairesinde  ve imanlı kalmakta ta olduğu’nu ifade eden  “Bediüzzaman”hz.leri  bugünün dünyevileşmiş zengin Müslüman larının durumunuda teyid etmektedir..

Elhasıl;İslâmiyet dairesinde ve imanımızı zenginleştirerek,ve koru yarak(istisnalar elbette vardır) zenginleşmeyi beceremedik…. Yazık..Hiç olmazsa şu yaşadığımız külli musibetin alameti olan Korona salgın hastalığı sürecinde bir kez daha kendimizi ve başta nefsimizi bir kontrolden geçirsek Ne  dersiniz…!

Yazarın Diğer Yazıları