Mehmet Kanmaz

Musibetlere Karşı kendi Farkındalığımız Ne Olmalı….

Mehmet Kanmaz

Hayata bakışımız, hayat’ta nelerin ne kadar önemli ve öncelikli olduğu telakkimiz, inandığımız ve itikad olarak tartışmasız kalbi mizde kabul ettiklerimiz şuurumuzu ve şuuraltımızın yapısını teşkil eder.

Vicdani yapılanma da inanç ve itikada göre şekil almıştır.Neye inandığımız çok mühimdir.Bize göre neyi en büyük, kıymetli ve ehemmiyetli kabul ediyoruz?

“İnsanın kıymetini tayin eden, mahiyetidir.Mahiyetin değeri ise, himmeti nisbetindedir.Himmeti ise, hedef ittihaz ettiği maksadın derece-i ehemmiyetine bakar.”1

İnsan ruhunun dünyayı anlayan, hisseden sensörleri beş duyu organlarıdır.Uyku dışında kesintisiz beş duyu sensörü kayıt alan bir kamera gibi çalışır.Gördüğümüz, duyduğumuz velhasıl hissetti ğimiz her şeyi kayıt altına alıyor.

Önceki kayıtlarla karşılaştırıp değerlendirip bir anlam yüklenmesi ve kanaat oluşuyor. İşte o kanaatimiz itikadımız, değerlerimiz veya yeni deyimle paradigmanın yapılanmasına vesile oluyor.

Şayet aciz olan insan sağlam ve kuvvetli bir iman ve itikada sahip değilse menfi hadiselerden daha fazla müteessir oluyor.

“İnsan binler çeşit elemlerle müteellim ve binler nev'î lezzetlerle mütelezziz olacak bir zihayat makine Ve gayet derece acziyle beraber hadsiz maddî-mânevî düşmanları ve nihayetsiz fakrıyla beraber hadsiz zâhirî ve bâtınî ihtiyaçları bulunan,Ve mütema diyen zevâl ve firak tokatlarını yiyen bir biçare mahlûk iken,

birden iman ve ubudiyetle böyle bir Padişah-ı Zülcelâle intisap edip bütün düşmanlarına karşı bir nokta-i istinat ve bütün hâcâtına medar bir nokta-i istimdat bularak,herkes mensup olduğu efendisinin şerefiyle, makamıyla iftihar ettiği gibi,

o da böyle nihayetsiz Kadîr ve Rahîm bir Padişaha iman ile intisap etseve ubudiyetle hizmetine girseve ecelin idam ilânını kendi hakkında terhis tezkeresine çevirsene kadar memnun ve minnettar ve ne kadar müteşekkirâne iftihar edebilir, kıyas ediniz.” ( Asay-ı Musa, 443)

Evet bugün insanların en şiddetli ihtiyacı “nokta-i istinad” ve “nokta-i istimdat”tır.İstinad edecek ve yardım isteyecek bir nokta olsun ki, gücü ve kudreti sonsuz olmalı.

Yine Sözler eserinin yirmi üçüncü sözde;“İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikatından kurtulabilir.”

İşte farkındalık farkı burada. Hakiki imanı elde eden adam hadise lerin baskısı, tazyikine dayanabilir, sebat edebilir, metanet göste rebilir.Bu bir hâl meselesidir.Aklı, ruhu, kalbi ve vicdanı ne diyor? Neler hissediyor?

Malûm bu korona virüs belası küresel bir musibettir.İnsanların olaya bakışı, yaklaşımı, tutumu, halet-i ruhiyesi, psikolojik duru mu kimin farkındalık şuuru nasıl olduğuna turnusol oldu Tedbirle panik derecesi arasındaki dengeyi kurabilen ve koruyabilen nor mal insandır.İmanlı insan her hadiseye hikmet açısından bakar.

Tedbirden sonra tevekkül eder. Zira nokta-i istinadı gücü ve kud reti sonsuz Allah’tır (cc). O’nun tasarrufu olmadan yaprak bile kımıldamadığının, her şeyin dizgini O’nun elinde olduğuna iman ve itikat etmek o kadar muazzam kuvvetli dayanak noktasıdır ki, kemali huzur vesilesidir.

İşte farkındalık şuuru veya farkındalık bilinci budur.Farkındalık şuuruna sahip insan sansasyonel abartılı haberlerden etkilenmez veya minumum derecede etkilenir. Şefkat ve merhamet duygula rıyla mağdur insanlara acır.

 “Kadere iman eden kederden emin olur.” Stres olmaz.

Bağışıklık sistemi için stressizlik çok önemli diyor tabipler.

Ahirete, ebedi hayata iman eden ve hazır olanlar da ölümden korkmaz.Zaten bu virüs belasından kaynaklanan paniklemenin altında ölüm korkusu yatıyor.

ELHASIL;Ölüm sonrasına hazır olan İMANLI KALB inanmayan lardan ne kadar huzur dolu ve rahat olduğu anlaşılıyor. Tevekkül tam da böyle zamanda lazım. “İman tevhidi tevhid teslimi teslim saadet-i dareyni (iki cihan saadetini) iktiza eder….. Siz ne dersiniz…..

Yazarın Diğer Yazıları