Mehmet Kanmaz

Musibetlerden Ders Çıkarmak…

Mehmet Kanmaz

Kötü bir duruma düştüğümüzde, bir musibet veya hastalık ile karşılaştığı mızda, “Bundan kötüsü olamaz” diye düşünmemeli; daha da kötüsünün olabileceğini aklımızdan çıkarmadan gereken sabrı göstermeli, Allah'a sığınmalıyız.

Bu konu ile ilgili olarak farklı hikayeler anlatılır. Bunlardan en meşhurları kısaca şöyle:

Allah beterinden saklasın;

Zamanlardan bir zaman iki kafadar yaşarmış, bunlardan biri başına ne türlü olay gelirse gelsin “Allah beterinden saklasın” dermiş. Gel zaman git zaman bu iki kafadar bir suç işlemiş ve Kadı’nın huzuruna çıkarılmışlar. Kadı yargılama sonucu  asılarak idam edilmelerine karar vermiş. Bizim adam yine “Allah beterinden saklasın” diyormuş. Tabi öbür arkadaşı sinir lenmiş. "İdam edileceğiz bunun daha beteri ne olabilir?" diyerek kızmış.

Gardiyanlar bunları alıp darağacına doğru götürürken, mahkûm durmadan iç çeker ve “Allah beterinden saklasın” dermiş. Hiç durmadan tekrarladığı bu söze, gardiyanlardan biri dayanamamış, “Yahu, idam edilmeye gidiyor sun, daha bundan beteri olur mu?” diyerek terslemiş.

Bu sırada doludizgin bir süvarinin, tozu dumana kata kata yanlarına gel mekte olduğunu görmüşler. Muhafızlar, “Bu da kim ola?” diye merakla bakarken, atlı gelip yanlarında durmuş:

“Elimde sultanın fermanı var. Ferman bu idamlık cani hakkındadır. Burada yazılanlara göre bu mahkûmun ölüm cezası, asılarak değil, kazığa çakıla rak infaz edilecektir” demiş.Mahkûm bunu öğrenince, elini kafasına vura vura gardiyana konuşmuş: “Gördün mü beterin beterini” demiş.

Bu deyim, “İçinde bulunduğumuz  külli manada gelen korona hastalığının bütün dünyada ve ülkemizde yaşanılan  durumdan dolayı, Hastanelerde nefes almamanın getirdiği boğulma hissi sebebiyle inançlı bazı sağlık personelinin bu hastalara  Allah’a isyan etme, bu durumdan kurtulamı yorsan, daha kötü durumda olanları düşün” telkinini duyuyoruz.

Evet hayatın nerede kime nasıl sürprizler hazırladığını kimse bilemez. Yani bir diğer ifade ile; kalem-i kader kime ne yazmış bunu kimse bilemez Kader bizi bize bırakmaz. Her an her şey olabilir. Bize yakışan ve yaraşan kaderin hükmüne boyun eğmektir. İçinde bulunduğumuz şartların imtihan ve sınavın bir parçası olduğunu idrak edebilmektir.

Her birimiz için geçerli olan hastalık ve musibetler dolayısıyla hemen her gün ve her daim imtihanımız devam ediyor.Bunun içindir ki “Hastanelere, hapishanelere ve kabristanlalara” ibret nazarı ile gidilmesi tavsiye olunuyor.

Hayat bu; nerede, nasıl, kime hangi sürprizleri getireceği belli olmuyor. Buna karşılık başımıza gelenlere nasıl bakacağımız, nasıl karşıladığımız çok daha fazla önem arz ediyor. Yani İslami bir bakış açısıyla mı bakıyoruz, yoksa seküler, maddeci bir bakışla mı bakıyoruz. İnanç ekseninden bakar sak her şeyin sahibi yüce Yaratıcıdır. O’na teslim oluruz. Lütfun da hoş; kahrın da hoş deriz. Hasbunallahi venimel vekil, yani Allah bizim vekilimiz dir. O ne güzel vekildir.

Seküler yani maddeci bir bakışla baktığımızda ise sebeplere dayanırız. “Bu niye benim başıma geldi” diye başlayan ve Allah’a isyana kadar giden cüm leler peş peşe gelir.

1980’li yıllarda popüler olan “Beterin beteri var” şarkısında şöyle deniyordu:

Senin derdin dert midir, benim derdin yanında

Hiç kimsede gördün mü, böyle dert hayatında

Otur şöyle yanıma, dinle bak dertlerimi

Anlatınca ağlama, deşme benim derdimi.

Beterin beteri var, haline şükret dostum

Yıllardır mutluluğun her gün peşinden koştum...

Daha birçok derdimi ben sana anlatmadım

Genç yaşta saçlarımı boşuna ağartmadım.

Yazarın Diğer Yazıları