
Kürt Devleti Tasavvuru(1)
Mehmet Kanmaz
Kaç asırlık bir plân karşımızdaki:Zaruretlerin,mecburiyetlerin,büyük mağlubiyet sancıla rının, dehşetli korku,ve aklı çatlatan düşünce arayışlarının doğurduğu stratejik proğram…..
Halid Bin Velid’den bu yana İslâm hakkaniyet ve kılıcı karşısında gerilemeye başlayan Hristiyan âlemi, Osmanlı ile zirvesini bulan derin bir mağlubiyet acısı yaşar... Yeis ve korkularını asırların akışı emzirir. Büyük bozgunlarla neticelenen Haçlı Seferleri, sava şarak kazanma ihtimâlini devre dışı bırakmıştır. başka türlü arayışları olur Batının...
Savaş meydanlarında yenemedikleri bu kahredici gücü, imha etmenin bir yolunu bulmak isterler... Bir taraftan kazanma hırsı ve ümidi ile galibiyet unsurlarının istishaline hız verirler, beri taraftan plân üzerine plân kurarlar.
Karşılarındaki güç kesif ormanlar gibi, birbiriyle kaynaşmış muhtelif ağaçlardan müteşekkil gür bir orman... Yetmiş iki milletin kaynaştığı bir orman... Nihayet hasmın gücünün bu kaynaşmışlıktan, bu ittihad ve birlikten, yekpârelikten kaynaklandığını şaşkınlık içinde farkederler. Çözüm, hasmın bu muhkem omurgasını kırmak, hisar taşları gibi kenetlenmiş kemiklerini birer ikişer söküp fırlatmaktır. Asırlar boyu devam edecek, geliştirilip tahkim edilecek bir arayış, bir yeni keşeftir bu, Batı için.
İdâre tarzındaki eksiklik ve yanlışlıklara rağmen meşruiyetini İslâmiyet’te arayan ve İslâm dünyasını altı yüz yıl şerefle temsil eden Osmanlı’nın hâkim unsuru Türk, Batı düşmanlığının hedef tahtasına oturtulur. Kılıçla sırtı yere getirilemeyen bu unsur, Batı’nın kirli arka sokaklarındaki mekteblerde habis ırkçı telkinlerin merkezine yerleştirilir.
Osmanlı’nın merkezî idâresinden kaçan bir avuç mâcerâperest genç Türk’e, Türklüğün ne kadar parlak, ne kadar muhteşem ve ne kadar büyük bir imtiyaz olduğu anlatılır. Kendi devletlerinden yeterince nemalanamadıkları, Türk olmayan unsurların devleti parsellediği, “Pis ve tembel Araplar” ile “dessas acemler”in bu gidişle devletlerini batıracaklarını, dostâne(!) bir telaş ve endişe ile anlatıp dururlar...
“Jön Türkler” diye tarihe geçecek olan bu kişiler ile koca Devlet-i Aliyye’nin yıkılışını hazırlayacaklarının hesabını yapanlar, bir asır zarfında hedeflerine ulaşabileceklerini kestirmişler miydi, bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var ki, İslâm ittihadını bozmak ve bölmek için istihsâline geçilen, “milliyetçilik” diye parlatılan câhiliye asabiyeti meş’um bir “ırkçılık”la Osmanlı’yı yıkıp İslâm dünyasını dağıtmakta zorlanmazlar.
Osmanlı’yı yıkıp İslâm birliğini tehdid olmaktan çıkaran Hristiyan dünyası, eski düşmanın küllerinden yeniden doğmaması için de asırlara uzanan, asırları kucaklayan, birbirilerini tahkim eden yüzlerce plânı kurup işletmeye başlar... Eski birliğin bölük pörçük parçalarında kendi irâde ve isteklerine âmâde, isimleri muhtelif ama temel müşterekleri istibdad olan onlarca ülke, onlarca devlet vücud bulur. Yarım asır doğrudan sevk ve idâre ederek hâkimiyetlerini tesis ettikleri bu ülkelerden çıktıklarında da gerçekte orada kalmışlardır... Ahlâksızlıklarını, alçaklıklarını burada kalıcılaştırmış; yerli bekçilerin korumasına terk etmişlerdir.
Lafı uzatmanın, suallerle vakit kaybetmenin alimi yok. İngilizler işgal ile elde etmeyi düşündüklerinin fazlasını almadan İstanbul’dan çıkmış değiller... Bu, aklı çatlatan, tarifi imkânsız bir cinnet olur İngilizler için... Kimin İngilizlere bu geri dönüş için ne verdiği, hangi taahhüdlerde bulunduğu yakın bir geleceğin bedihiyâatlarından olacaktır. Geçelim...
Masa başında sınırları tesbit edilen, Batı’nın ensesinden tutup sevkettiği yeni ülkelerin kukla devletleri, düşmanlarının habis menfaatlerine şuursuzca veya büyük bir istekle hizmet ederler... Bir araya asla gelmemeleri murad edilen yeni ülkelerin arasına ekilen düşmanlık tohumlarını ırkçılık lağımı ile sulamaya devam eden Batı’nın bu yeni coğrafyada gelecek menfaatlerine hizmet etmek için kurduğu büyük tuzak, Kürt merkezlidir. Nihayetinde Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nın bölünüp küçültülmesinde kullanılacak bu tuzak adım adım işletiliyor………YARIN DEVAM EDELİM İNŞALLAH
MEHMET KANMAZ