
Küresel Terör Hesabı…
Mehmet Kanmaz
İslam coğrafyası, sistemli bir terör kuşatmasına alınmıştır. Özellikle son çeyrek asırda, ardı ardına çok taşeronlu terör cepheleri açıldı. Farklı mezhep ve ırklar, birbirinin boğazına sarılacak hale getirildi.Mefkuresi ve bütünlüğü parçalanan Müslümanların, dayanışma duygusu ve direniş potansiyelleri terörle törpüleniyor.
Bünyesi yıpratılmış İslam coğrafyası, meşrulaştırılmış karşı terör operasyon’larıyla çökertilmek isteniyor. Terör katkılı bu dış tehdit, ortak tepkiyle etkisiz kılınmazsa, İslam toplumları teker teker pasifize edilecek. Beş bölge ülkesinden on beş yeni ülke çıkarma projesi, ne yazık ki, acımasızca ve vahşice işletiliyor.
Sömürüyü meslek edinmiş güçlerin tasallutundaki bu bölgede, kimsenin canı ve ülkesi artık güvende değil. Kilise önderliğinde, savaşı kutsayan vahşet organi zasyonuna soyunmuş bir Batılı devlet aklıyla karşı karşıyayız.
Ortadoğu halkları üzerinde kurulmak istenen hegomanyal statükoya karşı, her bölge ülkesinin artık, süratle silkinmesi gerekiyor. Ölüm sessizliğinden çıkarak, süratle tepki veren etkili kamuoyları oluşturmalıdır,Aksi takdirde, “gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla vahşet ve gaflet sizi yağma edip perişan edecek”bir akibet kaçınılmazdır.
“Kur'ân'ın mecrâsından ayrılarak birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz. Yoksa, toprak gibi sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır.”Bediüzzaman Said Nursi’nin 1.Dünya Savaşından sonra yaptığı bu sarsıcı ikazın ayak sesleri, bir asır sonra yeniden duyuluyor.
Eğer 15 Temmuz kalkışması başarılı olsaydı, uluslararası güçler, bölgenin işini büyük ölçüde bitirmiş olacaklardı. Geriye, ufak tefek fırça darbeleriyle yapılacak işler kalacaktı. Onu da iç savaşlara havale edeceklerdi. Bu sonucu almada ısrarlarından vazgeçmiş değiller.
Batı’da tavan yapan, akıl dışı ve bir o kadar asabi Türkiye husumetinin ve İslamafobinin sebebi, karşılaştıkları bu dirençtir. Kullanıma elverişli, silahlı–silahsız bütün araçlarını devreye soktukları halde, Türkiye’yi yedeklerine alamadılar. Onun için hiç rahat değiller. Aksine, köpek salacak, namlu gösterecek kadar kendilerini kaybetmiş bir asabiyet içindeler. Panik halindeler ve birbirinden bulacakları bir sona doğru gidiyorlar. İtidali kaybedip, onların düştüğü asabiyete kapılmadan, milletçe ve ümmetçe duygu ve güç birliği üretmek zorundayız.
1.Dünya Savaşından tam yüz yıl sonra, Ortadoğu’da yeni bir paylaşım formülü aranıyor. Terör eliyle sözde bir “yeni dünya düzeni” inşa edilmek isteniyor. Ya eski hal devam edecektir,Veya insaniyete yakışır yeni bir dünya kurulacaktır.
“Şu kışın devamına ihtimal verebilirmisiniz”?Bu soruya, bir asır evvel “evet” demedik. Yine de demeyeceğiz. Çünkü, “Her kışın bir baharı, her gecenin bir sabahı vardır.”müjdeli zamanı beklerken ,fiili ve kavli dualarımızı yerine getirmek ve gerektiğinde maddi ve manevi cihada hazır olmak temennisi ile….