
Küresel Saldırılar
Mehmet Kanmaz
Değerli dostlar; Küresel güçler ve onların yerli işbirlikçileri ve gaflet halinde olanlar medeniyet fantezilerini yaşatmak ve yaşamak adına varlığını inkar edercesine fıtrata ters hayat yaşama hevesinde olmanın getirdiği ve daha getireceği LGBT ve benzeri oluşumlara dikkat çekmiş ve Milletimizin temel kurumu olan Ailemizin ve geleceğimizin teminatı gençliğimizin nasıl bir oyunun içine düşürülmek istendiğini yazmıştım.
Değerli dostlar; Diğer bir tehlike ise İslam coğrafyasına son 120 yıldan bu yana yapılan küresel saldırılara dikkat çekmek istiyorum; İslam coğrafyası ne haldedir? Ekranları seyredemez, dayanılmaz manzaralara bakamazken, kameraların çekmediği halleri bilmiyoruz.
Doların yükselişi kadar Halep’in, Bingazi’nin, Bağdat’ın, Kandahar’ın, Lahor’un, Gazze’nin garipliği, mazlumiyeti, yalnızlığı, kış mevsimi yaklaşırken tir tir titreyen üşümesi veya nifak çemberi içine düşüşü üzüyor mu bizi?
Hüzün ötesi acı yaşıyor mazlum şehirler, Konuşmak ne çare, yazmak ne çare… Küçük dünyaya ne çok savaş sığdırıyoruz böyle; bugüne kadar kimseye yar olmayan bu dünya bundan sonra kime yar olacak?
Modernizim; Zalim ve avaneleri ile firavunlar ordusu kadim şehirlerimizi harap, dünyayı
tarumar ediyor. Zihin tarlalarımız birkaç yüzyıldır yaban otlarıyla dolu, gül bahçesi şehirlerimiz bir bir düşüyor.
Bağdat’ın hesabı, Halep’in arşı, Trablusgarp’ın istila planları, İstanbul’u Konstantininye’yi dönüştürme düşü; leş kargaları üzerimizde uçuşuyor! Hedef; Anadolu’yu Endülüsleştirmek ve bizi bin yıl öncesine götürmek.(Yok edilen Endülüs topraklarında şimdi hangi devlet var bilmeyeniniz yoktur..!)
Dâhili fitneler, ihanetler, harici saldırılar; dolar bugün kaç oldu ? Dünya dolarla dönüyor çünkü..! Zihnimize dolan dolar düşüncesi varken zahirde ondan kaçmakla krizi atlatır mıyız?
Kriz kalbi ve derin de; zahirden çok içe işlemiş. İşlerimiz modernler gibi, söylemlerimiz başka…İnandığımız gibimi yaşıyor, veya yaşadığımız gibimi inanıyoruz..!
Günde kaç defa kalbimize dolan çeri çöpü temizlemek aklımızdan geçiyor. Halep orada ise arşın burada! Dolar takibi kadar kendi hata takibimiz var mı? Ömür sermayesi, hızla akarken bulunduğumuz an hazinesini neyin peşinde harcıyoruz?
Biliyorsunuz değil mi..? Nemrut ordusunun asıl hedefi kalp şehri. Bu ordulara karşı kalplerimizi tevhid bayrağı altında toplamalı değil miyiz? Bu bayrakta toplanırsak umulur ki Rabbimiz gönlümüze sekine indirir, görünmez ordularla yardım gönderir.
Temel mesele; kalbi tevhid ve aklı kalbin hizmetinde kullanarak nefsi desiseleri tesirsiz kılmak, hannas saldırıları püskürtmek. İman ülkesine saran kuşatmayı kırmanın ve şehirleri kurtarmanın başka yolu var mı? yani demem o ki Mide ve Kalp dairesini kuvvetlendirmek gerekirken hala neden dış dünya dairesi dediğimiz nefsi emmare dairesini güçlendiriyoruz, o dairede saatlerce zaman harcıyoruz.
Dünya yoruyor, hadiseler ürkütüyorsa da ümit orduları da cehd içerisinde çarpışıyor. Korku kadar ümit; ümit kadar korku.
Halep, Gazze, Kerkük, Kabil, Myanmar, Trablus....korkunun gecesinden geçerken, ümidin sabahında doğmayı bekliyor. Gönül kamerası ümitsizlik görmez, en olmazların ardında saklı ümit ve hikmeti görür, gösterir. Ölürsem şehit, kalırsam gazi dedirtir.
Uyanıkken uyurgezer olmamak temennisi ile mazlum ve masum kadim şehirlerimizin ve tüm dünya Müslümanlarının gazası zaferle sonuçlanması duasıyla...