Mehmet Kanmaz

Kurban olmaya var mısınız

Mehmet Kanmaz

Kurban bayramı, nefsimizi kurban eylemek üzere kendimizle baş etme zamanıdır. Kesilen kurbanlıklarla birlikte,nefsin tuzaklarını,hilenin kurgularını husumetin dallarını kesiyoruz
Bir cihette, kurbanlık biziz,Bir fedakarlık gerekiyorsa, nefsimizden başlamak Hakka kurban olmanın eylemidir.İbrahim aleyhisselam ile oğlu İsmail’de sınanan, İlahi tecellinin emir ve kabulü, babanın şefkatini bile kurban eylemiş.
Kurban olmak. “Kurbanın olayım!” yakarışı ile hak aşığı, hakikat dostu ve hak namına yürüyen “akıl sıdıklara” kurban olmakla anlam kazanır.
Ne büyük mutluluk, Hazm-ı nefs etmek, nefsimizi aşmak, mağduriyete razı olmak, fedakarlığa talip olmak, cefaya adanmak, kıyas-ı binnefs yapmamak, merkeze hak olan hakikati koymak.
İşte Kurban olmak, kurban eylemek kurban kesmek bu yolculuğun hakikat basamakları.
Nefsimizin hissimizle birlikte ava çıktığı bir güzergahta, her hışırtıya av, her sese kurşun, her uçana “leylek” muamelesi yapsak, bu bizim doğrumuz olur,Belki kendimizi ve acemi avcıları illüzyonist bir algı ile doğrumuzun parçası yaparız, ama hakikat bunu doğrular mı?Hakikatin emrindeki, hakkın yörüngesindeki doğrular, mihenge vurulmuş, standardı akredite edilmiş doğrulardır.
Bayram, böyle bir değişimi getirmeli hepimizin nefsine,Sarsmalı,Doğrularımızın ciddiyet-ten uzak, ortak akla hizmet etmeyen ve şahsileşen garazkar tutumlarını sarsmalı.
“Titre ve kendine gel” dercesine.Kurban eylemek, şahsi dehlizlerimizin taraftar toplayan veya hakikati kendi merceğinin ters tutuşunda arayan ve gördüğüne adayan bir halden çıkış eylemidir.
Kurbanlar yusufi olmalı,Kurban olalım hakikatin hak olan ve hakkı seslendiren,tebliğ yolu na nefsimizin ari hakikatine.
“Konuşan yalnız hakikattir” eylemi, kurban eylemektir.
“Said yoktur, Said’in kudret ve ehemmiyeti de yoktur” hakikati, şahsi doğuların hakikat güneşi karşısında fener misali bir haldir. İşte kurban eylemek, kurban olmaktır hakikate.
“Biz muhabbet fedaileriyiz” hükmü, muhabbetti besleyen ifade/iddia ve projelerle mümkündür. Kalbin sevgiyi öğrenmesi ile şahsi doğrularımızın muhabbetinden sıyrılıp, hakikatin muhabbet kapısına ilerleriz.
“Husumete vaktimiz yoktur” hükmü ise, husumet üreten iklimlerden, kurumsal husumet/hakimiyet zemininden nemalanan ortamlardan uzaklaşmayı gerektirir. Yoksa husumete zaman değil mekan bile açmış oluruz. O mekan, doğru zannettiğimiz ve başta kalbimizi kirleten nefsin hükmettiği bünyemizdir, sonra evimizdir, sonra sokağımızdır, mahallemizdir.. v.s. uzayıp gider.
Ve husumet bizi boğar. Evvela “hasid” olmanın hırçınlığı ile her şeyi kendimize kurban ederiz. Kurban olacakken kurban ararız. Ve kaybederiz.
Husumete vakti olmayanlar, istikbale muhabbetle bakmalı, hakikate yürümeli, şahısları/kurumları/şirketleri/kabileleri aşmalı ve risale merkezli bir kurbanlık koyun misali teslim olmalı.İşte kurban eylemek nefsi, işte hak yolunda, hakka teslim olmak bu.
Bugünü yaşıyoruz, ama geleceğe talibiz. Hakkın geleceğine. İstikbal kıtalarına hükmedecek olan hakikat güneşine talibiz. Onunla ısınacak, onunla yumuşayacak, onunla gölgelenecek ve onunla seyirlik aydınlıklarda dostane sohbetin muhabbet iksirini içe içe “husumet askeri”ni ve kurumsal örgütlenmesi olan husumet ordularını ve onu besleyen nefsimizi yeneceğiz inşallah.
Kurban olalım, kurban edelim, kurban eyleyelim ama asla kurbanlık aramayalım.
Kurban bayramınız mübarek olsun, bereketli olsun….. 

Yazarın Diğer Yazıları