Mehmet Kanmaz

Kime göre tek adam..!

Mehmet Kanmaz

Her tercih aynı zamanda karşı duruş değil midir; karşı düşünceyi, karşı duyguyu, karşı anlayışı, karşı siyaseti reddetme tercihi gibi. Hem öyle hem Böyle olmak mümkün mü?

Aynı düşüncenin renk zenginliği; düşünce  tercihlerini göreceli kılar. Bu görecelik üzerinden sahici çarpışma yapmak; tamiri zor yıkımlara, telafisi zor kırılmalara, ıslahı zor karmaşalara sebebiyet verebilir.

Bütün putlara hayır, sadece Allah’a evet. Bu kılıçla ipi kesmeden tevhid bayrağı ilan edilir mi? Hayat; bu tercihinde samimi olma sınavı değil midir? Musibetler, hastalıklar, sıkıntılar, fakirlik; genişlik, bolluk, sevinç,Hüzün,İmtihanın iki farklı boyutu, tahte revallinin yükseliş ve alçalışları gibi; bazen sabır, bazen şükür.

Evet, ne büyük bahtiyarlık, ne büyük saadet; sabrın ve şükrün kanatlarında ubudiyet burcuna uçmak; hayatı bu pencereden seyretmek, hakikati bulmak, hayra erişmek, hayrı haliyle teşhir etmek…

Sandık hep yanımızda, zarf aklımızda, mühür kalbimizde; bazen sokakta, bazen evde, bazen işyerinde; farklı zamanlarda, farklı mekânlarda evet ve hayır tercihleri kullanıp duruyoruz,Ömür bitti ğinde;gerçek kazanımı ve kaybedişi o zaman göreceğiz.

Ömrümüzün tek adamı biziz. Hayatta attığımız her adım, tek adam adımıdır; o adımlar bizi ya yüceltecek veya alçaltacaktır.

Dünya dönen bir sandık; bir gece, bir gündüz. Evet’in beyazına büründüğü gibi hayır’ın karasına da bürünüyor; tevhid güneşi ise sönmeyen ve değişmeyen bir güneş.

Ayağımıza diken battığında, başımıza musibet geldiğinde, büyük nimetlere eriştiğimizde; o güneşin ışığıyla değerlendiriyor, yorum luyor ve yol çiziyorsak; bu yolu tercih etme evetin’de samimiyetle yürüyoruzdur.

Kainat sultanıda ilahi kelemetullah davasını omuzuna yüklediğinde de tek’di ama yalnız değildi…o teklik içinde tevhidi müdafa eder ken aslında vahidiyet sırrı içinde çokdu ve kalabalıktı ama nasıl kalabalık,ama nasıl kemiyet içinde keyfiyet vardı hiç mütalaa edebildikmi…?

Peki o Zaman;şimdi bu kudsi davayı omuzlayan “reis”neden yalnız veya bir avuç insan kaldı…?neden 2002 dava ruhunun mücahitleri şimdi yoklar ve nerelere savruldular..? kendimize göre haklı bir  sebeple kızdığımız dava adamını yalnız bıratığımızda yaşadığımız ahirzamanın o okçular tepesinin savunucuları dağılıpta mazaallah kim hesap verecek…sonuç hazin olursa ?

Yalnız bıratığımızda bizi kendimizle ve davayı omuzlayan dostlarla yeniden biraraya gelip yapıcı sorgulama ve ders çıkarma hesabına dönebilecekmiyiz.?yoksa malum istişareler yapılıp sonra yine bildiğimizi mi yapacağız…bekleyelim görelim…mevlam neylerse güzel eyler deyip içeri girmeden pencereden seyredelim inşallah….

Yazarın Diğer Yazıları