Mehmet Kanmaz

Kerbela ve Hz. Hüseyin ile Hz. Hasan tahlili

Mehmet Kanmaz

Küçüklüğümden beri, Hz. Hüseyin’e (r.a.) ayrı bir hayranlığım vardır. Bunun belki dinlediğim menkıbelerle bir ilgisi var. Kerbela’da nasıl susuz kaldıklarını, neler yaşadıklarını, nasıl kavrulduklarını...Öyle etkileniyordum ki, anlatılarından, o anda orada olmak, Hz. Hüseyin’le (r.a.) beraber can vermek bana çok anlamlı, geliyordu. Ve o zamanlarda yaşamış olmak için, Allah’ın beni zamanda bir yolculukla oraya göndermesi için çocuk halimle dualar ediyordum.
Ancak yaşananlar geriye döndürülesi değil. Bu nedenle Ehl-i Beyt’e gönülden bağlı olan herkesin de ciğeri Kerbela’nın ismi anıldığında yanmaya başlıyor. Alevinin de yanmaya başlıyor, Sünninin de... Hepsi aynı acıyı içlerinde yaşıyorlar. Kıyamet kopana kadar da, sanıyorum, bu böyle devam edecek.
Yaşadığı sıkıntılardan ötürü, Hz. Hüseyin (r.a.), haksızlığa karşı durmada, kahramanlıkta daha bir sembol isim haline geliyor, daha bir arkasında duruluyor. Kahramanlıktan bahis açanlar, Hz. Ali Efendimizi zikrettikten sonra hemen arkasından Hz. Hüseyin Efendimize geçiyorlar. Onun cehdini ve gayretini anlatıyorlar. Bunlar elbette İslam’ın iftihar ettiği hadiseler. Her birisi birer yıldızlar. Fakat birisi daha var ki, o, bu tablo içerisinde kaynıyor, kayboluyor. Onun hakkı “hakkıyla” verilemiyor. Halbuki Bediüzzaman Hazretleri’nin Mucizat-ı Ahmediye Risalesi’nde iki yerde geçen bahsinden hareketle, diyebiliriz ki; onun gayreti de çok kıymetli. Bahsi geçen kişiyse, elbette Hz. Hasan (r.a.).
Hz. Hasan, yumuşak huyluluğu ile ve Allah Resulü’nün Buhari’de geçen ifadesiyle “seyyidliği” ile iki ordunun arasında savaş çıkmasını önlemiş ve İslam ümmetine özlediği barış ortamını bir dönem için sağlamıştır. Hatta onun bu faziletli işindendir ki; yine Fahr-i Kâinat Efendimiz, hilafetin zamanını haber verirken onun görevde kalacağı süreyi de eklemiş (Hz. Hasan’ın da görev yaptığı süre sayılırsa, hadisteki gibi hilafet otuz sene eder) ve devamında: “Kan emici bir saltanatın geleceğini” haber vermiştir.
Bütün bunlar aklıma nereden mi geldi? Anlatayım: Geçenlerde de bir sohbet esnasında bir abimiz;Hz. Abdullah’ın kardeşi Urve bin Zübeyir’in (r.a.) ağabeyine ettiği bir nasihatten bahsetti ki; onu duyup da bunları tefekkür etmemek mümkün değildi. Haccac’ın gelişini duyan Hz. Urve, aynen şunları söylüyordu ağabeyine: “Sen Hüseyin bin Ali’nin yaptığı gibi yapma. Hasan bin Ali’nin yaptığı gibi yap. Zira Allah Resulü onu; ‘Şu benim oğlum Hasan, seyyiddir. Allah onun vasıtasıyla Müslümanların iki büyük ordusunu barıştıracaktır’ (Buharî, Fiten: 20) diyerek övmüştü.”
Bu kıssalardan da anlaşılıyor ki; Efendimizin (a.s.m.) Hz. Hasan’a muhabbeti bir başkadır. Onu bir başka sever, bir başka över. Acaba bu sevgisinde, bu şefkatinde Hz. Hasan’ın Hasanî yolunun da bir payı var mıdır? Bu kıssayı da hatırlayınca Emirdağ Lahikası’na gittim birden. Orada da Üstad Hazretleri; “Zaten Üveysî bir surette doğrudan doğruya hakikat dersimi Gavs-ı Âzamdan (k.s.) ve Zeynelâbidîn (r.a.) ve Hasan, Hüseyin (r.a.) vasıtasıyla İmam-ı Ali’den (r.a.) almışım. Onun için, hizmet ettiğimiz daire onların dairesidir” diyor.
Doğrusu; Üstad böyle dediği zamanlar merak ederdim: “Acaba Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in eserleri mi var ki, Üstad Hazretleri onları da tetkik etmiş, incelemiş?” derdim. Şimdi bütün bunları birden düşününce anlıyorum ki, burada başka bir mana var. Belki de Eski Said birisine, Yeni Said ise birisine talebelik etmişler, örnek olarak görmüşler. Eski Said, Hüseynî bir makamda cehdini sergilerken, Yeni Said Hasanî bir makamda daha yumuşak ve şefkatli bir cihadı ihtiyar eylemiş. Acaba bu iki güzide sahabiyi, Üstad’ın, hakikat dersini aldığı hocalardan görmesi, yollarını hayatının iki farklı döneminde “yolu” bilmesinden dolayı olabilir mi? Bütün bunlar düşününce bana olabilir geliyor. En doğrusunu Allah bilir elbette... Biz sadece hakikati avlamaya çalışan acemi avcılarız.
ELHASIL;Muharrem ayını idrak ettiğimiz bu günlerde kerbela hadisesine ve iki yiğit peygamber torununa farklı bir pencereden bakmak ve bunu sizlerle paylaşmak istedim zira SON DOKSAN YILDIR hem vatan dahilinde hemde islam coğrafyası dahilinde tarihden ders alınmadan o kadar hızlı ve acımasız kılıçlar çekildi ve halende çekiliyor ki acaba bu minval üzere yapılan savaşlar kim için ve akan kanlar kimin ve kime ait? sizin engin ferasetinize havale ediyorum…(Terör devleti israilin mecid-i aksada yaptığı zulmü lanetliyor,tazarrum odur ki rabbim neye layıksalar öyle muammele etsin..)
MEHMET KANMAZ
(Mazlumun ahı)
 

Yazarın Diğer Yazıları