
İnsan hakları bağlamında Adalet….
Mehmet Kanmaz
Kimimiz korkar adaletten, kimini de ürkütür adalet,bazımız da sevmez adaleti ve duymayı ? Zaman zamanda gayri ihtiyari,düşünüveririz de acaba Adalet olmasa güzellik görülürmü..? doğruluk idrak edilir, gerçeklik gözle nir, iyilik ortaya çıkar mı?
Adalet olmadan merhamet olur mu? Halbuki cüzler arasında denge değil midir adalet; menekşe ile papatya, ay ile dünya, samanyolu ile başka galaksi arasında… İki komşu arasında, pazarda, yolda, yürüyüş parkında, bekleme sırasında… Toplum düzeninde, devletin işleyişinde.
Kırmızı ışıkta geçip de kazaya sebebiyet veren adaleti çiğnemiş, hayatı heder etmiş değil midir? Ay ile dünyanın, dünya ile diğer gezenlerin, yıldızlar, galaksiler arasında hiç ahengi bozup çarpışma kazası olmuş mudur?
Ay dolunay olur, hilal olur, küçülür, karanlığa kaybolur, sonra tekrar aydınlığa doğar ama hiç adaleti çiğnemez, haddi aşmaz, hududu geçmez; Ay aydır, Dünya da dünya. Güneş ayın, ay güneşin yörüngesinin yerine geçmez; hepsi kendi mecralarında akar, Adl.. yolculuklarını sürdürürler.
İki insan, iki grup, iki ülke birbiri ile hasımlaştığın’da orada adalet var olur mu? Öfkenin, haddi aşan iddianın, hakikate dayanmayan dayatmanın olduğu yerde zulümden başka ne olur? Merhamet gitmiş, muhabbet buhar olmuş, uhuvvet yel olup uçmuştur; çöl kavuruculuğunda vuruşma,kavga, döğüşme, çarpışma vardır? Çöle bahar gelir mi?
Yaralı düşman askerini taşımak, insaniyet baharında nasıl bir merhamet medeniyetidir? Adaletsizliğin kıskacındaki dünya o merhamete, adalete ne kadar da muhtaç? Çanakkale’de geçilen ne idi, geçilmeyen ne idi; 27 mayıs da, 12 mart’ta,12 Eylül’de,28 Şubat’ta,15 Temmuzda neye geçit verilmedi ve şimdi süreç nereye akıyor?
Basiret ve ferasetle; yarını dünle bugün beraber okumak; beklenen baharı geciktirmeyecektir. Geciken adalet bir de gelmezse bahar incinir; papat yalar süzgün, gül üzgün, bülbül mahzun olur, Ay saklanır, güneş gizlenir..!
Şehirler sürursuz, insanlar mutsuzdur; medeniyet üretimi nasıl olacaktır? Medeniyet mirasını çarçur etmek de bir nevi adaletsizlik değil midir?
Küçüğünden büyüğüne, andan asra, eşyadan hadiselere, kelimeden kâina ‘ ta; adl her demde; ondan kopan zulme düşer, ahengi bozar, dengeyi yitirir, ölçüyü kaçırır…
Kırmızı ışıkta kimse geçemez… Hadiselerin kırmızılığı beklemeyi, adaleti gözetmeyi gerektirir. Bazen zulüm içinde de adalet gerçekleşir.
Zahir ve batın iki yön, iki yol, iki akış, iki nehir; evet, adaletten kimse kaça maz. Evveli ve ahiri ile bakan bunu görür.
Elhasıl;bu günlerde nasıl da adalete muhtacız,yöneten yönetilen,patron işçi,amir memur,partili-partisiz,şeyh-mürid,üstad-talebe,abi-kardeş,abla-bacı,başkan-üye,bakan -bakılan,kadın-erkek,ebeveyn-evlat,asil –vekil…. velhasıl geçmişde yaşadığımız adaletsizlikler ve zulümler bin bir kat bizlere acılar yaşatmış’sa şimdi bizlerde aslında adelet dağıtan durumuna gelmiş isek işte bizim imtihanımız şimde başlıyor demektir…
Zira geçmişde yaşadığımız zulümlerden dolayı biz husumet ve nefret tohum ları ekemeyiz…bizim öyle bir misyonumuz var ki şu sözü hayatımızda vaz geçilmez bir ölçü olarak almamız gerek diye düşünüyorum. “Bizler muhab bet fedaileriyiz husumete vaktimiz yoktur”…Siz ne dersiniz..?