
İktidarı Eleştirmenin Ölçüsü
Mehmet Kanmaz
Bu cennet vatanda; bazı kesimler şu anda siyasi iktidarı eleştirmek, ona karşı çıkmak istiyorlar ama söylemek istedikleri sözlerin hiçbirisi olması gereken yapıcı muhalefetin çözüm ve önerileri olan meselelere münasip fikirler ortaya koyan müşahhas düşünceleri değil maalesef.
Mesela; oldukça eğitimli, sadece ne dediğini değil, söylediği lafın nereye gideceğini de çok iyi bilmesi beklenen, daha önce bu konuda uyarılmış, yargılanmış ama cezası ertelenmiş bir gazeteci hanım kalkıp, bir TV kanalında “Büyükbaş hayvan bir saraya girdiğinde o kral olmaz, o saray ahır olur." şeklinde bir cümle kurabiliyor.
Öyle aniden yüzüne mikrofon tutulduğu için ağzından kaçırmış olması muhtemel değil. Taammüden edilmiş bir hakaret.
Peki, bu hanım aptal mı? Bilmiyor mu suç işlediğini?
Elbette biliyor. Ama aynı zamanda biliyor ki yeterince hakaret eder ve suç işleyip kendisini mağdur ettirir ve hele bir de kendini hapse attırırsa, ana muhalefet ne dediğine bakmadan ona sahip çıkacaktır. Ve yine biliyor ki böyle insanların ana muhalefet partisinde bir milletvekilliği kapmaya kadar önü açılıyor.
Tabii, bu münferit bir olay da değil. Genel bir kampanyanın bir parçası demek bile basit kalır. 80 senelik halk nefretinin dışa vurumu. Ama artık yürümüyor.
AK Parti'nin normalleştirdiği demokratik siyasal ve sosyal zemine dönmezlerse açılan makas onları hiçliğe itiyor. Aynı durum bir diğer muhalif grup HDP için de geçerli. Eğer “Türkiye’de/Türkiye için” siyaset yapmayı kategorik olarak reddediyor ve sırtlarını Kandil’e dayıyorlarsa onlar için de yolun sonu görünüyor.
Anlaşılan bazıların AK Parti iktidarının nelere son verdiğinin ve bu toplum İçin ne kazanımlar sağladığını, güvendikleri dağlara hangi karların yağdığının farkında değil.
Gelip Büyükelçisi ile sırtınızı sıvazlayan ABD, artık kendi parlamentosu bile beş on haydut tarafından basılabilen bir “muz cumhuriyeti” olmuştur, değil ki başka parlamentolara ayar versin ve siyasetini belirlesin.
Artık eskisi gibi “oğlanlarından bazılarına” darbe yaptırtamıyor. Ağzına yüzüne bulaştırıyor.
Bir zamanlar ülkede darbelere yol açsın diye yüzlerce insanı birbirine kırdıran, fikir önderlerini, gazetecileri öldürterek dev provokasyonlara imza atan gladyosu, şimdilerde provokasyon diye iki serseri bulup, Atatürk heykelinin nalına ip bağlatıp çektirecek kadar yerlerde sürünüyor.
Ha buna bile inanacak saflar bulunmuyor değil ama hala anlamadılar ki bu soytarılıklar, Provokasyonlar artık kendi iktidarlarını getirmiyor.
Muhalefet eğer iktidar olmak ve bu ülkenin bir derdine çare bulmak istiyorsa Türkiye’nin sorunlarını doğru tespit etmeli ve varsa çözüm önermelidir.
Zaten Türkiye’nin sorunları bellidir ve eğer doğru dürüst siyasi parti olacaklarsa bu sorunlar CHP, İP veya HDP için başka, AK Parti için başka değildir.
Türkiye’nin bir numaralı sorunu enerjidir ve bu konuda geç bile kalınmıştır. Yıllardır nükleer santralları planlayıp hayata geçirmeyen ve hatta hala karşı çıkanlar bugün bu sorunun müsebbibidirler.
Yıllar önce denizlerimizde doğalgaz aramak için doğru dürüst filo kurmayıp bir gemiyi Ege’de gezdirmekle göz boyayanlar bu sorunun parçasıdırlar.
Bugün gemilerimizin, kendi karasularımızda ve uluslararası sularda nelere imza attığı ortadadır.
Türkiye, dünyaya entegredir ve Kovid sonrası dönemde her ülke gibi onun da sorunu üretimin artırılması ve tedarik kanallarının tekrar düzelerek tüketiciye en hesaplı şekilde ulaşmasıdır.
Muhalefetin bu konuda çözüm önerileri varsa söylemeli yoksa susmalıdır. Çünkü Türk insanı özellikle son 20 senedir güzel günler yaşamış tır ve onu artık, şeriat geliyor veya din gidiyor gibi güya siyasi palavralarla uyutma zamanı geçmiştir.
Bu ülke seçmeninin yarıdan fazlasını aptal, cahil, gerici diye veya diğer yarısına dinsiz, vatan haini diye adlandırarak siyaset yapmanın zamanı çoktan geçmiştir.
Çünkü bu ülkenin öyle “iki yarısı” yoktur.
O yapay kategorilerin artık dünya siyaset sahnesinde yeri yoktur.
Hala onlarla uğraşanlar sandıkta havasını alır. Türk halkının hiçbir bölümü son 20 yılda geldiği seviyenin gerisine düşmeye razı olmayacaktır.
Herkes birbirini kategorik olarak reddetmekten vazgeçip aynı gemide olduğunu ve geminin sorunlarının aynı olduğunu ancak çözümlerin farklı olabileceğini fark etmelidir.
Türk halkı O engin feraseti ile olayların ,ve sorunların her zaman farkındaydı, yine farkındadır. Anlama sırası halkın gerisinde kalan kendini aydın gören yazar-çizer-ve sanatçı tabakası ile bazı siyasilerdedir.
Benden söylemesi....!