
Hâl Dilimi Kâl Dilimi
Mehmet Kanmaz
Dostlar; İnsan olarak bir tanıdığımıza veya yeni tanıştığımız birine bir bilgi aktarırken, Bir meseleyi izah ederken veya bilgimizi tebliğ yaparken, İrşad görevi icra ederken, söylediklerimizle temsil ettiğimiz misyon uyumlu mu...?
Yani; Dilimizle anlattığımız mı daha etkili Yoksa bizim hayatımız veya günlük yaşantımız anlattığımızla uyumlumu..
Yani inandığımız gibi yaşıyor muyuz..?
Hâl dilinin etkili olabilmesi ve istenen mesajı verebilmesi için bu dili kullananın aşkı, derdi, çilesi, bilgisi olmalıdır.
Söz, önce söyleyeni tarafından yaşanarak ve gerekleri yerine getirilerek söylenmezse sözle öz uyuşmazlığı ortaya çıkar ki bu, insanın iç ve dış tutarlılığını tahrip eder; bu tutarlılık ortadan kalkınca konuşanın inandırıcılığı da yok olur.
***Peki o zaman bizim toplumun hali nasıl...? Cami’de, okulda, Kültür merkezlerinde, gençlik ve aile merkezlerinde, Radyo ve Tv’de ve sosyal medya hesaplarında anlatılan, Vaaz edilen, hutbe irad edilen, konuşulan ve anlatılan her mekanda her yaştan toplum bireyleri yıllarca dinlediği hatiplerden neden müspet manada etkilenmez ki acaba eksiklik kimde ve nasıl...? Halinden memnun olan var mı.. milli ve manevi değerlerimiz neden dikkate alınmaz ve günlük hayatımızda unutulur...! Peki O halde Sorun nerde ve kimde...?
Her gün bir şekilde şahit olduğumuz; Birey olarak kendimizden, Sahip olduğumuz ailemizden, çevremizdeki akraba ve komşulardan, Altından üstüne kadar içinde yaşadığımız halkımızdan.. memnun olanınız var mı...?
***Düşünebiliyor musunuz bakın dostlar; bu anlamda çok önemli bilgi paylaşmak istiyorum..!
Ülkemizde;106 İlahiyat Fakültesi
10.000 İlahiyat Akademisyeni,
314.000 İlahiyat talebesi
1607 İmam hatip lisesi
44.000 İmam hatip öğretmeni
504.000 İmam Hatip öğrencisi
120.000 Din görevlisi
40.000 İdari diyanet personeli (Merkez Başkanlık-Müftülükler)
Binlerce İslami dernek, Vakıf, Tarikat, Cemaat, Teşkilat
Binlerce İslami yayın kuruluşu
Onlarca islami medya kuruluşları
Yüzlerce İslami şirket
***Ve bam teline basıyorum...Rabbim’in her türlü imkanı maddi ve manevi olarak ne istenmişse verdiği.. Bizim dediğimiz, senelerce hasretle beklediğimiz, hem iktidar hem de muktedir olan siyaset kurumu siyasi partimiz var..
***Peki O zaman soruyorum..
Bu gençliğin, bu ailenin, bu toplumun hali ne....? Aile içi iletişimde sorun, gençlik elimizden kayıyor, kızlarımızın eğitiminde ve tesettüründe tam bir fecaat hali, ticaretimizde ahlaki problem, kanaatsizlik ve dünya hırsı...!
Memurumuz, İşçimiz, esnaf ve sanayicimiz, her gün şahsi hesap peşinde ve Doyumsuz..
Yani toplum ayar tutmaz hale gelmiş...!
*** Peki kim sorumlu demem O ki herkes suçu başkasına atıyor ya...
Hatiplerimiz, her yerde her mekanda anlattı da anlattı...O zaman KÂL DİLİ ile hep anlattık, heyecanlı heyecanlı kimseye söz hakkı vermeden bütün kürsülerde, salonlarda, meydanlarda konuştukça konuştuk da sonra...!
SONUÇ; HÂL DİLİ ile Kendi misyonumuzu TEMSİL edemedik mi...?
Kendine ve kendimize bu fecaat durumdan ders çıkaran var mı..?
Özeleştiri yapan var mı..
Yoksa dışlanmaktan, hain yaftası yemekten, sahip olduğumuz makam ve dünyevi varlıklardan korkup artık benim dünyevi kaybedecek çok şeyim var deyip Susanlardan mı olacağız....!
***Peki o zaman son sorumuzu soralım..
Bu kadar imkana rağmen bu mağlubiyetin hesabı hem bu dünyada hem de Ahirette sorulmayacak mı...?
***Anladım efendim: Yani HAL DİLİ ile yaşamayıp Sınıfta kaldık değil mi...?