
Gerçekten Biz Kardeşmiyiz
Mehmet Kanmaz
Kardeşlik, acının kedere panzehir olduğu iksirin/sırrın adıdır,Ona anlam dünyası kazandıran, iman bağına dayalı manevi bütünleşmedir. Asr-ı saadette yaşanan cömertlik hasleti ile bir başkası muhtaç iken kendi ihtiyacını ona feda etmek sırrıdır. Sahabelerin ruhunda yakalanan bu benzersiz beraberlik ve fedakarlık, ihlasın en bariz vasfıdır.
İslam, müminlerin kardeşliği sağlamaları durumunda dünyada barışa gidecek yolun açılacağını mesaj vermektedir. İslam’da özelde iman kardeşliği, genelde ise insanların yaratılış kardeşliği söz konusudur. Hz. Ali’nin “İnsanlar, ya dinde kardeşin, ya da hilkatte eşindir.”(Nehcu’l-Belağa) sözü de bunu ifade etmektedir.
Kur’an, İslam kardeşliğine büyük önem verir ve İslam’da, “Allah için sevmek ve Allah’ın dininde kardeş olmak en üstün ibadetlerdendir”(Gazali, 1982: İhya’u 'Ulumi’d-Din c. 2). Kur’anda, İslam toplumunun inşası, devamı ve huzuru için temel şart kardeşliktir ve “Mü'minler ancak kardeştirler” (Hucurat, 49/10) ayetiyle Müslümanların birbirlerine nasıl bakmaları gerektiği vurgulanmaktadır.“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, ona hor bakmaz. “(Müslim, Birr, 32)
Kardeş olmak, civanmertliktir, kendini yok bilmektir, varlığına değil muhatabına anlam yüklemektir. " kardeş kardeşe muavin ve zahîr olur,"(Lem’alar, 277) onun hatasını gördüğünde onu bırakmaz, ona daha çok sarılır, onu korur, ona şefkatle bakar.
Bu büyük tavrın alicenaplığını yaşayamadığımız, yaşatamadığımız ve yeterince idrak edemediğimiz için inciniyoruz, incitiliyoruz ve kader canibinden tokatlanıyoruz. İzzetini ikbalinde arayanların serencamı ve hakikatsizliği o kadar acı dersler veriyor ki, ucu masumlara da dokunuyor. Çünkü hataların telafisi yerine hatalardan medet ummanın hissi zaafiyeti ve kardeşliğin asil ve sadece uhuvvet penceresinden kabullenici ali ruhlarına erişemediğimiz için kardeşliğimiz yara alıyor, yaralıyor ve yaralanıyor.
Hz. Peygamber; “Müminin mümine karşı durumu, birbirlerini sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir” (Buhari, Salat, 88, Mezalim, 5; Muslim, Birr, 65; Tirmizi, Birr, 18; Nesai, Zekat, 67) buyurmuştur.
Uhuvvet dairesi, kardeşlik için "…bin haysiyetim olsa kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete fedâ ederim."(Lem’alar, 444) diyen Bediüzzaman’ın deruni şefkatidir.
Kardeşlik,vahidiyet içinde tevhidi bulan, marifetle şuuru yakalayan, muhabbetle kalbi fezeyan/hezeyanlardan koruyan ve lillah için tevazunun zirvesinde fedakarlıkla bunu ispatlayan yüce yankıya mazhariyettir.
Kardeşlik,"Annem babam sana feda olsun ya Resullullah!" diyen sahabinin iman yüklü sinesinden cesaret ve şecaate dönen vefa ve cefa ahlakıdır.
Vicdanın terennüm ettiği sesle birbirini anlayanlar, empati kuranlar, derdiyle dertlenenler, yokluğa kanat açanlar ve fikrin namusu için birbirine bağlananlar ve bağımlılıktan uzak duranlar kardeştir.
Olsa da versem diyenler kardeştir/Olduğu halde düşünmeden olanını akıtanlar ve birbirine ram olanlar kardeştir/Duygu ortaklığında derinleşenler kardeştir/ Canını canı bilenler ve bunu da mümince ve rızay-ı bari için yapanlar kardeştir.
ELHASIL;Sahi, biz bu kardeşliğin neresindeyiz…! Hoşgörü ve tevazu’nun merkezi KONYA’da yaşarken yukarda yazmaya çalıştığım kardeşlik hukuku bizim hayatımız içinde ne kadar yer alıyor?birbirimize bakarken birbirimizden bahsederken ne kadar samimiyiz?
Ne kadar peygamberi uhuvvet aşkı; içimizde kıpırtılar meydana getiriyor..?ve şu soruyu ilk evvel kendi nefsime sorarak yazımı bitiriyorum, gerçekten biz kardeş miyiz?