
Dönüp Geriye Bakanınız Var mı?
Mehmet Kanmaz
Değerli Dostlar;
* Bizi biz yapan zenginliklerimizi ve şükür kavramımızı neden ve nasıl kaybettik?
* Bardağın dolu tarafını görmezden gelip sadece boş tarafına bakmayı biz kimlerden öğrendik?
* Ülkemizin bekâ sorunu söz konusu olduğu zaman bile hep kendi rahatımızı, kendi menfaatimizi, kendi lüksümüzü düşünmeyi kimlerden öğrendik?
*** Lütfen bu serzenişlerimi mazur görünüz, bulunduğunuz hangi il veya ilçe olursa olsun bir gün siz de çarşıya, pazara veya markete çıkınız ve tanıdığınız esnaf kim varsa onlara uğrayıp durumlarını sorunuz:
***Göreceksiniz ki; siz sorduğunuza pişman olacaksınız. Onların pek çoğunun ağzından hemen “pahalılık” yahut “kriz” kelimeleri dökülmeye başlayacak ve “öldük, bittik, yıkıldık, artık iflâh olmayız” gibi bin türlü şikâyet duyacaksınız.
***Peki, haklı tarafları yok mudur? Belki çoktur. Her dönemde olduğu gibi bugün de elbette şikâyet edilecek pek çok sıkıntımız, pek çok meselemiz vardır.
Ama Biraz insafla düşünürsek şükredilecek pek çok halimizde yok değildir.
Mesela diyerek yazıma devam ediyorum...;
**Düne kadar Camileri ahır yapanlardan, Kur’an kurslarını kapatanlardan, çocuğumuza kuran öğretemediğimiz günden, evdeki kitap raflarından Kuran’ı Kerim ve dini eserler bulundurmanın bile yasak olduğu ve hor görüldüğü günlerden, Kışla camilerine pis postalı ile giren bazı hadsiz komutanlardan, Camii yaptıran, kışlalarda mescitleri açan komutanları, lojmanlara tesettürlü eşimizi arabanın bagajında lojmana soktuğumuz, orduevi kapısından başı kapalı eşimizi içeri almayan despot sistemden, şimdi bütün tesislere serbest giren bu günlere geldik,
Ya .....O kara günler unutulur mu...?
***Şimdiki miras yedi vefasız şu insanımızı gördükten sonra ne anlatılır bilmem ki..! Sofra kurulduğu zaman bütün aile fertlerinin tek tencereye kaşık salladığı ve o tencereden başka bir yemek bulunmadığı için yarı aç yarı tok sofradan kalktıkları, buna rağmen de hiç şikâyet etmedikleri zamanları unutmuş görünüyoruz...!
***Kısaca bu toplum içinde yaşayıp ta vefasızlık yapan bir kısım insanımız; Nerelerden nasıl geldikleri yeri unutmuş gibi yapacaklar ve bilerek bilmeyerek yahut birilerinin papağanlığını yaparak rastgele...”gecesini gündüzüne katan dava insanlarına “ veryansın edecekler.
### Bu insan tipleri Şimdi de oturmuşlar;
* Sanki daha önce hiç sıkıntı çekilmemiş gibi,
* Sanki bu ülke yahut kendileri doğuştan varlıklı, zenginmişler gibi,
* Sanki bu kutsal toprakları yabancılara çiğnetmemek için nice canlar, nice yiğitler feda edilmemiş gibi,
*Cumhuriyet döneminde ;Beş büyük darbede ne bedeller ödendi şehitlerimiz, gazilerimiz, Mazlum ve mağdurlarımız unutulmuş gibi..!
* Sanki vatan kurtarmak için cephede günlerce bir kuru ekmeğe, bir yudum suya hasret kalınmamış gibi
***Ne hazindir ki; Son 20 yıl içinde Zenginleşen bizim insanımız dediğimiz AK PARTİ İçindeki AKP’lilere ne dersiniz; onlara bakınca Düşmana gerek yok diyesi geliyor bizlerin...! Ve yine Bazı ya tuzu kurular veya gaflet içinde bulunanlar ahkâm kesiyorlar ya ne diyeyim...!
***Lütfen ana konudan saparak buradan yanlı, politik bir anlam çıkarılmasın; bugün üç beş kişilik kendi ailelerini bile idare etmekte zorlananlar, “Ben olsaydım şöyle yapardım, böyle yapardım. Neden şunlar, bunlar yapılmıyor” diye kendilerince yükseklerden akıl yürütüyorlar.
Değerli Dostlar.. Ne oluyor böyle bize?
Dünyanın her tarafında aynı krizler yaşanırken, aynı sıkıntılar çekilirken, sanki sadece bizde oluyormuş gibi tek taraflı bir tahterevallinin üzerinde yığılmak, birilerinin dikte ettiklerine kafa sallamak akıl kârı mıdır?
Bugün hangi ülkede sıkıntı yoktur, hiç araştırdık mı? Avrupa’da Sağlık sistemleri çökmüş durumda ve parasız hiç bir müdahale yapılmıyor hastalar sokaklarda yaşıyor, Paran yoksa yandın...! bunu hiç sorguladık mı?
Gıpta ile baktığınız Avrupa’nın bir çok ülkesin de’de ekonomik sıkıntılar var, pahalılık had safhada, Gıda ürünlerine ulaşmakta zorlanıyorlar, O ülkelerde de Akaryakıt ürünleri her gün zamlanıyor, sağlık hizmetinden parası olan faydalanıyor..(Avrupa’dan gelenleri bir Dinleyin..)
**Maziye doğru gittiğimizde hangi sahabenin, hangi aile reisinin, hangi tarikat şeyhinin, hangi mezhep imamının, hangi bilim adamının hangi işadamının altında lüks araba vardı da ona yakıt yetiştiremediğinden şikâyet ediyordu?
Hangi bir aile, yemeklerini dışarıdan sipariş ediyordu? Hangi bir aile, evinin bulunduğu semte gidip lokantalarda topluca yemek yiyordu..?
Lüx düğün salonlarında çocuklarını evlendirip onlarca en son model araç konvoyları ile trafiği alt üst ediyordu..!
Akşamları veya hafta sonları kafelerde vakit geçiriyorlardı...!
Ne oldu böyle bize dostlar..!
* Geçimde zorlanan dar gelirlide, umduğu kadar kâr edemeyen zengin de şikâyet ediyor. Sanki herkes elbirliğiyle ülkeyi ateşe vermek için işbirliği yapıyor.
Bu ne haldir, aziz dostlar..?
Şimdiye kadar hiç mi sıkıntı görmedik? Hiç mi kıtlık, pahalılık yaşamadık?.. Lütfen 1935-1950 yılarına bir gidin...! 1978-1980 yıllarının ve yine 1999-2001’li yılların Sahifelerini bir açın, kıtlık, kuyruk susuzluk karşısında bu millet nasıl davranmış.?
***Elbette bugün fırsatçılıkla, stokçulukla mücadele edilmelidir, Elbette haddini aşan art niyetlilere, fakirin lokmasına göz diken , açgözlülere fırsat vermemek gerekir ve en ağır ceza verilmelidir, ama buğday ununun pahalı olması bir yana, arpa ununun bile bulunamadığı günlerden bugünlere geliş serüvenimizi ne çabuk unuttuk...!
* Hayalimizdeki yeni daireyi alamadığımız için mi?
* Çocuğumuza lüks bir düğün yapamadığımız için mi?
* Arabamızı yeni modellerle değiştiremediğimiz için mi?
* Umduğumuz maaş zammını alamayıp ekstra tatile gidemediğimiz için mi?
*EYT veya 3600’vaadi geciktiği için mi..!
Değerli dostlar; Hz. Peygamber’in (s.a.s) bize örnek oluşu, sadece bizim kitaplarımızda, hutbelerimizde, vaazlarımızda mı kalacaktı? Kendi hayatımız ve yaşantımızla O’nu örnek almamız gerekmiyor mu...?
Aziz dostlar; Biz belki pek çok maddi kazanımlardan feragat edip vazgeçebiliriz. Fakat inancımızdan ve milli-manevi değerlerimizden asla vazgeçemeyiz.
Kurtuluş savaşında “biz aç kalmaya razı olabiliriz fakat şerefsiz ve vatansız yaşayamayız” diyerek eşini ve evladını cepheye gönderen Anadolu kadınının o sağlam ideali aklımızdan çıkmamalıdır.
Şu halde; şikâyet etmeyi bir tarafa bırakalım. “Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olurmuş” diyerek yüce Allah’ın bize takdir ettiği nimetlere şükredelim.
Onlarla yetinmeye çalışalım. Ve çok iyi bilelim ki; şikâyetle Allah’ın takdirini asla değiştiremeyiz, Kendi huzurumuzu bozmaktan başka bir şey yapmış olmayız.
Bollukta kılımız kıpırdamazken ekonomide biraz sıkıntı baş gösterince cebimize biraz dokunulunca safımızı mı değiştireceğiz..
***Sizleri bilmem ama ben ailemle birlikte Görelim mevlam neyler neylerse güzel eyler deyip...duruşumuzu bozmadan davamıza sahip çıkmaya devam edeceğim.. Yazımı dua ile bitireceğim...
***Allah’ım; Sağduyulu bu vatan evlatları ve bizden ümidini kesmeyen İslam coğrafyasındaki kardeşlerimiz yardımını bekliyoruz Sen ki; İşiten ve Görensin; Bizleri; Hak'kı Bilen ve Tutanlardan eyle...