Desinler Diye mi Yoksa Allah Rızası mı?
Mehmet Kanmaz
Hayatımızın her anında Asıl gaye rıza-i ilahi olmalı, Ömür dakikaları içinde koştururken başarılı olmak veya olamamak planları ise yani sonuca odaklanma meşguliyeti bize ait olmamalı..! Fiiileri, sebepleri işlemeli Ama neticeyi kainat sahibine bırakmalıyız, hedefe yani sadece rıza-i ilahi maksadına kenetlenmeliyiz.
Başarısızlık gibi görünen bütün o dünyevi sadmeleri tebessümlerle karşılamalı ve melekut cihetindeki rıza-i ilahi okşamalarını tahayyül etmeliyiz her defasında.
Başhekim anlatıyor; Hastane’den çıktım. Arabama doğru yürüyorum… Biraz ileride baktım, biri dileniyor. Sadaka vereyim, dedim. Aklımdan 10 lira geçti. Cüzdanımı çıkarttım, içinden 10 lira aldım.
Oraya doğru yürürken bizim güvenlik görevlisi hızla dilenciye yaklaştı, Cebinden 50 lira çıkarttı, verdi.
Niyet ettiğim sadaka 10 liracık.
Güvenlik görevlisi bana selam verdi.
Dilenci de orada, bakıyor. Bir güvenlik görevlisinin 50 lira verdiği dilenciye, koskoca başhekim 10 lira verecek…
Güvenlik görevlisi de bunu görecek! Olur şey değil tabii..! Bu duygu ve düşüncelerle, tekrar cüzdanımı çıkarttım.
İki adet 200 lira var, bir de 10 lira…
Biraz evvelki 10’luğun yanına bir 10’luk daha ekledim.20 lirayı verdim.
Güvenlik görevlisi 50, ben 20.Cüzdanda 50 lira olsaydı,
60’a tamamlayacak, böylece 50’yi geçmiş, itibarı da kurtarmış olacaktım! Doğrusu, 200 lira verecek halim de yoktu.
20 lira ile vaziyeti idare ettim.”
Eve gittim.
Gece bir rüya…
Dilenci, bana 10 lirayı geri veriyor!
‘Yok istemem, senin o diyorum.
“Al şunu!” diyor, kaşlarını çatarak..!
Güvenlik görevlisi yakında, olan biteni izliyor.
Dilenci de, bana, “İlk 10’luğu sadaka olsun diye verdin, Allah rızası için verdin.
İkinci 10’luğu ise senden altta bulunan adamcağıza karşı mahcup olmamak için verdin.Orada Allah rızası yoktu, nefsin vardı!..
Sen 10 liranın sevabını alırsın.
Diğer 10’luk bende kalırsa yanarsın!” diyor.
Utanıyor, yerin dibine giriyorum.
Daha çok da korkuyorum."
Başhekim bu rüyadan o kadar etkilenmiş ki…
Ertesi gün hastaneye gittiğinde, o dilenciyi aramış.
Güvenlik görevlisine o dilenciyi gördüğünde hemen kendisine haber vermesini söylemiş…
O dilenciyi daha önce oralarda gören olmamış…
O günden sonra da, hiç görülmemiş!
Başhekim sohbet arkadaşımıza diyor ki:
“O rüyadan sonra hayatımda çok şey değişti.
‘Desinler diye’ yaptığım ne varsa terk etmeye, her işimde Allah rızasından başka bir şey istememeye itina gösterdim.
Makam mevki, para pul… Bunlar niçin?
‘Desinler diye’ hastalığı sarmış kalbimizi…
Namaz çağrısına şöyle bir kulak veriyoruz da…
Bir amirimiz aradığında adeta hazır ol da bekliyoruz.
Rollerimizin esiri, zincirlerimizin aşığı olmuşuz…
Allah rızası için yaptığımızı söylüyoruz ama bir yanımız da hep ‘yaptıklarımız bilinsin’ istiyor.
Birisine bir iyilik yapmışsak, bunu içimizde tutamıyor, mutlaka birilerine söyleme ihtiyacı hissediyoruz.
Makamlar mevkiler, dünyevi menfaatler için birbirimizi kırmaktan çekinmiyoruz.
Kullar tarafından önemsenmek hoşumuza gidiyor, kibirleniyoruz..!
Neyi, niçin yaptığımız meselesi…
Her işimizi Allah rızası için yapmak varken işin içine desinler diye kul rızasını da katınca “hayrımızın” bereketi gidiyor.
Elhasıl: Dünyevi makam ve güç sahibi büyük adamların; dünyevi anlamda küçük görülen insanların tavsiyelerine o kadar ihtiyaçları var ki..! Ne dersiniz..?