Mehmet Kanmaz

Davasında mücahit kalmak…..

Mehmet Kanmaz

İnsan isterken, neyi istediğini, niçin istediğini, sonunda ne olacağını, nereye vardığın da neyin değişeceğini bilemezse. Prensipleri/davası ile havası arasında hangisini derin niyetinde sakladığını çerçeve olarak ortaya koyamazsa. Çevrenin etkisi ile iradesinin tercihini doğru yerlerde ve mesafede tutmayı başaramaz/yeterince dua edemezse. Sonunda isteklerinin arasında kalır, onlarla yaşar ve onlardan gerçekleşen le kendince mutlu, ama çoğunlukla mutsuz olur. Birbirini kovalayan alt isteklerle boğulur/boğuşur ve isterken aldanır ki, kalıverir içinde. Nefis alıverir, o da kalıverir.
İnsan aldanır, aldandığını bilemeyebilir, ama fark ettiğinde dönebilir. Aldatıldığını zamanla görebilir. İşte ondan sonra hemen dönebilir ya da o da artık aldatanların çetesindedir nefsiyle birlikte ve "ört ki ölem" der. Örter hakikatin vicdanda kalan kalıntılarını ve orada kalıverir, oraya yığılıverir, orada insaniyet eriyiverir.
İnsan hayatının kartopu olur bazen. Hayatının en kritik ve kırılması trajik olan kaybediş öyküsüdür/serüvenidir. Dağın başından yuvarlanan kartopu gibi büyüyerek katlanan bir toplam büyüklüğe ulaşır. Yükselmeyen, aşağıya inen ve dibe vuran musibetler (maddi-manevi) serisi gibi ardı sıra yaşadığı kayıplar onu katlayarak tepeden dibe indirir. Sonunda dağın eteklerinden topladığı bütün kar, hayatındaki negatifleri eritecek şekilde güneşle yüzleşeceği dibe taşır. Ve taşıdığı yerde kalıverir ve kaybeder her şeyi. En kötüsü maneviyatını moralini ve şevkini kaybeder. En önemlisi de güvenini kaybederek alıverir, daha doğrusu yığılır ve büzülür. Birde bu aşamaya geçip hala yeni bir yolculuğa çıkmaktadır ki, burada da aşağıdaki yeni süreçle yüzleşir.
Varlıkları gider, sağlığı gider, iflas eder. Sevdikleriyle sahici olmayan sevgisinin bede lini ödeyecek şekilde yüzleşir. Bağımlılıklarından ayrılış ve kayıplarının acısıyla bir iç kopma yaşar. Vücuda yapışmış bir keneyi çıkarmak gibi sağlığa kavuşturan ama kopu şu yara yeri yapan bir bağımlılıktan kurtulmanın iyileştirici yarası gibi dibe vurur. Yine kalıverir negatifliğin, umutsuzluğun ve vazgeçilirliğin acısıyla. Kalıverir, kayıverir ve çıkılmaz bir hale teslim olur.

Bir çıkışı vardır; Ümitle canlanmak, Rabbi’ne sığınmak, tevekkülle yokluğun yaşattığı zevk-i ruhaninin şükrü ile yaşayıp yokluk derelerinden geçmenin hazzını yaşamak. Yokluğun yoklukla eşleştiğinde varlık olduğunu idrak edecek tefekkür okumaları ile kalben dünyanın geçişine ve bitişine tanıklık edip kopmak. Ama kesben asla bırak mamak.Bırakırsa, bırakıverir emanet-i kübrayı ve kaybedişin şekilsel varlığı ile avunup gider. Kalıverir orada.Çıktığında, bütün eriyişin ve kaybedişin şahitliği ile ruhunu tazeler, fikrini yeniler, yine zirveye bakar ama bu inişin çıkışı olduğu için daha anlamlıdır. Yine kalıverir ve bir zirve gerçeğidir bu.
Ya da hayatın hakir yüküne teslim olur. Olayları büyütür, kişileri çok önemser, nefsine yapılan haksızlıkları görürde dayanamama tahrikiyle yine kaybeden şebekelerce provoke edilme oyunuyla dipten dibe ayrı bir kaybediş ve kalıverirliği yaşar.

En iyisi bu çukurdan/bitişten ve çürüyen varlıklarından, şöhretinden ve teveccühünden kurtulmaktır. Etrafın bindirilmiş kıtalar gibi telkinlerinin ifsat sağanakları altında onu dışlayan tutumları ve riyakarlık dolu korkak ikilemleri karşısında yüksek bir özgüvenle ve sadece Rabbi’ne sığınmanın hazzıyla dolmaktır.
İşte kalan kalır bu çukurda, kalıverir. Aynı sireti ve kaybedişin şizofrenik serencamı ile bataktaki varlığını çamurlaştırarak yayar. Bu musibetlerden maddi manevi kurtulmanın reçetesinin ise fikirlerin zirvesine dönüş olan yokluğun yokluğundan başlamak olduğu nu "haydi Bismillah" diyerek fark eder. Derin bir tebessümle sahil-i selametin tefekkür ve teceddüt yoluna koyulur.
Zahiren kaybedişin, aslında, zalimlerden kopuşun getirdiği bir lütufla döner kendine.Ve hayat koyuvermez onu kalıvereceği zemine ve çevreye.O kendine ve Rabbi'ne dönmüş tür.Ve yükseldikçe kalıverir yamaçlarda bir güzeran ufukla ve seyirlik tefekkürle,sizde bu günlerde yaşadığımız NİFAK ve Tehlike çanlarınnın ortamında……varmısınız islam davasında buz tutan enenizi biz havuzunda eritmeye….

Yazarın Diğer Yazıları