Mehmet Kanmaz

Çözüm süreci ve umutlarımız

Mehmet Kanmaz

100 yıldır hikmetinden sual olunmaz sandığımız darbeciler sorgulanıyordu
Eskiler, yeniler, niyetine girenler, başaranlar, yüzüne gözüne bulaştıranlar…
“Dönemin” kudretli generalleri derdest edilip mahkemeye çıkarılıyordu
Balyoz, Ay Işığı, Sarı kız… Artık daha ne fantezi darbeleri varsa bir bir ortaya çıkıyordu.
Savcılarımız kahramandı
Kimsenin gözünün yaşına bakılmıyordu.
Türkiye bağırsaklarını temizleyecekti
Temiz toplum hayalimiz artık gerçek olabilirdi…
Ama geldiğimiz yere bakınca;Meğer hiçbir şey göründüğü gibi değilmiş,
Tıpkı yanmakta olan bir aracı söndürmek için su sıkarmış gibi yapan TOMA’nın önüne iki aracı daha katıp o ateşin içine atması gibi, kurunun yanında yaşı da yakmışlar.
Yanlışlıkla veya dikkatsizlikten değil.
Kasten.

Yalan fezlekeler, kanunsuz dinlemelerle “ideolojilerine” ters düşen, kin güttükleri herkesi içeri atmışlar.
Hukuk adına hukuku bilerek ihlal etmişler.
Adalet akıllarının kenarından bile geçmemiş.
Temiz toplum olma şansımız, isteğimiz, hevesimiz elimizden alındı.
Tabi buna en çok, sanki bu ülkede hiç darbe olmamış, binlerce insan yıllarca haksız yere hapis yatmamış, yüzlerce insan işkencede ölmemiş gibi, “Yav ne darbesi yea? Yok öyle bişey!” diyen ırkçı kafalar mutlu oldu.
İşte onun için soruyor Sayın Etyen Mahçupyan “Hukuk adaleti sağlar mı?” diye.
Şimdi o davalar tekrar görülecek, ama toplumun hevesi kırıldı, adalete olan güveni sarsıldı, konunun “gazı kaçtı”…
Ve tabi bundan yine en çok darbeciler yararlanacak.
Umutlandık/Barış gelecekti/30 yıldır dökülen kan durmuştu.
Artık şehit cenazeleri gelmiyordu
Koskoca Başbakan “ben barış için başımı koydum” diyordu,
Cumhurbaşkanı olunca “barış için gerekirse zehir içerim” diyordu.
O sözünde durdu
Ama barışla birlikte varlık sebebi ortadan kalkacak olanlar durmadı.
Önce Habur provokasyonunu yaptılar
Memlekete sanki Santa Clara’ya giren Che gibi girmeye kalktılar.
Oysa ortada hiçbir benzerlik yoktu. Bir zafer değil, ortak bir barış kutlanacaktı.
Kamuoyunu zehirlediler…/Paris suikastını yaptılar/ Oslo görüşmelerini deşifre ettiler.
Birkaç küçük kaçakçı kasabasında kurdukları kantonlara ABD’den kumanya yağınca ve Almanya’dan birkaç ağır makineli gelince bağımsız devlet olacaklarını sandılar.
Barış masasına tekme attılar
Kobaniyi kurtarmak yerine,En sonunda Diyarbakır’ı ve Cizreyi yakmaya kadar vardırdılar işi
Ölen kendi halkı olsa bile acımadılar ve kendi kardeşlerini öldürdüler.
Olan barış umutlarımıza oldu,
Hevesimiz kaçtı, umudumuz kırıldı, süreç sulandırıldı…
Bu işten yine “Yahu bunlar haydut, bunlarla barış mı olur?” diyerek tüm Kürtlere nefret kusan ulusalcılar ve ırkçılar karlı çıktı.
Fakat umudumuz tamamen tükenmedi çünkü hala PKK’lıların öldürdüğü oğlu Hasan’ın adını yeni doğan torununa veren bir baba var, ağır şivesi ve tüm samimiyetiyle soruyor?“Yahu Selehattin, sen de Kürt’sün ben de Kürt’üm, sen kimin hakkını kime karşı savunuyorsun?”
Umudumuz tükenmedi çünkü hala o babayı arayan ve başsağlığı dileyen bir Başbakanımız var
Ve önümüzde de o babanın özgürce oy verebileceği bir genel seçim var
Zaten PKK’nın korkusunun, verdiği sözü tutmamasının ve iki yıldır silahlarını alıp çekip gitmemesin nedeni de bu;
PKK baskısından kurtulan Kürt halkının özgür iradesi…
Türk halkı ak sakalları ile ilkokul önlüğü giyen beyni “ilkokul 3’den terk”lere bir önceki seçimde dersini verdi, şimdi sıra Kürt kardeşlerimiz içinde hüküm süren tuzu kuru beyaz kürtlerde…..

 

Yazarın Diğer Yazıları