Mehmet Kanmaz

Çocuk oyunu oynamayanınız varmı..?

Mehmet Kanmaz

Soruyu okuyanların gülümseyerek cevap vereceklerini tahmin ediyorum. Oynamaz olur muyuz diye. Ama bu soru şu anki ortaokul öğrencilerine yöneltildi ve yarıya yakını klasik çocuk oyunlarını oynayamadıklarını ifade etmişler.. Peki bu soruyu neden sorduk? Neyi anlatmak istiyoruz? Avrupa’da yapılan bir araştırmada çocukların büyümeden önce yapması gereken elli madde sıralanmış. Elli maddenin içinde neler yok ki.
Bir ağaca tırman,
Taş sektir,
Yağmurun altında koştur,
Bezden dikilmiş top  ile maç yap,
Çamurda debelen
Saklambaç oyna
Kuş besle
Bisiklet sürmeyi öğren ve bin 
Yerli mahsülleri Ek, büyüt, ye,
Yıldızları seyret…
Bu şekilde yapılması gereken basit işler elliyi buluyor.
Yapılacak işler oldukça basit ama yapan çocuk sayısı az. Maddeleri defalarca okudum. Maddelerin çoğunu çocuk’ken yapmışım.O açıdan kendimi çok şanslı hissediyorum. Şanssız olan ise çocuklarımız. Çoğunu yapmadılar ya da yapamayacaklar. Beton yığınları arasına sıkışmış çocuklarımızın bunları yapma şansları da yok zaten. Elmayı manavdan, sütü marketten,oyunu tablet’ten bilen çocuklarımızın tefekkür ufku nasıl gelişecek o zaman?
Dört duvar arasına hapsolmuş çocuklarımızın düşünce geliştirmesi beklenemez. Elmadan ağaca, ağaçtan yaratıcıya ulaşacak ya da sütten ineğe, inekten yaratıcıya ulaşacak tefekkür zincirinin yollarını çocuklarımıza açmalıyız. Yukarıda sıraladığımız basit gibi görünen maddeler bunun için çok önemli. Çocuk sanatı görüyor ama halkalardan biri eksik kalınca yaratıcıya ulaşmakta zorlanıyor. İşin korkuncu halkanın bir tanesini haşa yaratıcı olarak düşünebiliyor. Sütün bağlantısını fabrikaya kadar götüren çocuklarımızdan fazla bir şey beklemek haksızlık olur.
Çocuklarımız beton yığınlarının arasından yıldızları bile izleyemiyorlar. Aslını sorarsanız ben de uzun zamandır yıldızları izlemediğimi daha doğrusu izleyemediğimi Kızılcahamam’da kısa süreli tatil yaparken evimizin balkonundan veya dağların zirvesine çıktığımızda farkettim…!  Ankara’nın oksijen deposu güzel ilçelerinden Kızılcahamam inanın tam bir tefekkür yeri…! 
Çocukluğumuzda köyde yıldızlar ne kadar da yakındı bize. Yıldızları izlerken gökyüzünün güzelliğine kapılmamak mümkün müydü? O zaman düşünürdük o yıldızları oraya yerleştireni. O kadar yıldızı gökyüzüne asan gücü çocuk aklımızla bile bilirdik.
Çocuklarımıza düşünecekleri, tefekkür edecekleri alanlar açmalıyız. Bunları basit dokunuşlarla yapabiliriz. Yoksa ekran bağımlısı, düşünme becerileri gelişmemiş, Allah’ın sanatını göremeyen, farkına varmayan bir nesil bizleri bekliyor.Belki de karşımızda duruyor ama biz farkında değiliz.Ne dersiniz.?

Yazarın Diğer Yazıları