
Bitmeyen Romanımız
Mehmet Kanmaz
Herkesi bekleyen bir mezar vardır, kim bilir nerde, nasıl, kimlerin omuzunda son durağa gideceğiz.Doğarken kulağımıza okunan ezanın aksine ezan okunmadan kılınan namazı-mızı Gözü yaşlı elinde mendilli insanlar, bir namazlık saltanat için bir musalla taşına konup, “hakkınızı helal edin Müslümanlar” çağrısına “helal olsun” diye cevap veren mutadı bozmayan, kederde birlikte görünmek için çabalayan yakınlarımız….
*Cahit Sıtkı şöyle diyor;
Neylersin ölüm herkesin başında/Uyudun uyanamadın olacak/Kim bilir nerde nasıl kaç yaşında/Bir namazlık saltanatın olacak/Taht misali o musalla taşında
Tarihte bitmemiş romanlar vardır, bitmemiş sanat eserleri vardır, edebiyattaki diliyle “unfinişhednovel.” Bitmemiş romanlar, bunlar bilerek bilmeyerek yarım bırakılmış ve çok yoruma açık kalmışlardır.
Bitmemişliğin yanında boş mezarlar vardır, mezarcılar hergün ölecekler için bir sayı belirlerler ve gününden önce mezarları kazarlar, hamamda havluları müşteriye göre ayarlayan tellaklar gibi.
Örnek bir şahsiyete ait bitmeyen bir romanı ve boş mezarı birlikte bir tahlil edecek olursak;romanımız nasıl bir hüzünlü hikayeye dönüşüyor bir ders alalım olmazmı….!
Bediüzzaman’ınnaaşıHalilürrahman’da yıkandıktan sonra Ulu cami’de namazı kılınır ve tekrar Halilürrahman’a getirilir. Oradaki iki kubbeli lahde defnedilir. Definden 78 gün sonra 11 Temmuz 1960 Pazartesi günü Urfa Valisi Necdet Yalçın ile Doğu Bölgesi Kolordu Kumandanı askeri bir uçakla Konya’ya geldiler.
Konya İmam Hatip okulunda öğretmenlik yapanBediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecit Ünlükulvilayete çağrılır. “Kardeşin Said Efendi’nin cenazesini Urfa’dan nakledeceğiz“ derler. “Siz istemiş olacaksınız. Şu kağıdı imza edin.” “Benim böyle bir isteğim yok.” “Haydi çok uzatma burayı imza et.”
Askeri uçakla Urfa’ya gelirler. Bir subay Diyarbakır‘dan galvanizli tabut yaptırıp getirmiştir. Gece saat bir sıralarında mezar kırılarak cenaze çıkarılır. Bozulmamış bir şekildeki cenaze, tabutla uçağa yerleştirilir. Uçak Afyon havaalanına iner, Dinar üzerinden Isparta istikametine götürülür, bir kabre yerleştirilir.
Bediüzzaman ve boş mezar veya boş mezarlar… Hiç kimse Bediüzzaman kadar mezardeğiştirmemiştir,arkasından bir boş mezar kalır. Kiralık ev gibi, daha önce oturduğumuz evleri nasıl terk eder başka evlere gidersek, Bediüzzaman da bu evini terk eder ikinci mezarına evine doğru gider.
Ama zaten kendi de öyle istemişti,rabbim zalim eliyle bu duasını kabul etmiştir, çünkü mezarına yapılan ziyaretlerde haddi marufu aşan insanlar yüzünden Bediüzzamanruhen çok rahatsız olmuştur. Mezarının naklinden rahatsız olmadığından çirkin muameleye
karşılık vermemiştir, ama yapılan dünya tarihinin en benzersiz olayıdır. Hayatı boyu zehirlenen, sayısız zulümlere dayanan insana mezar bile çok görülmüştür.
Isparta’da ikinci bir mezara nakledilir, artık gelen giden yoktur. Bediüzzaman’ın mirası nur eserleridir, onların ziyareti için kapağının açılmasından mutlu olur. Bir süre sonra bu mezar da fark edilir, mezar bir gecede boşaltılır, başka bir mezara götürülür. Bu Bediüzzaman’ın hayatındaki ikinci boş mezardır.
Üçüncü mezarına nakledilen Bediüzzaman’ın mezarı oradan da çıkarılır bir başka mezara götürülür. Bir insanın hayatında üç boş mezar, bir dolu mezar… Yunus Emre’nin mezarları onu aşkındır, herkes kendi Yunus’una sahip olunca hangisinin hakiki Yunus olduğu bilinememiş, ama kimse de kendinin mezarının sahte olduğuna zehab etmemiş.
Nübüvvet vadisinde doğruyu söyleyip saltanattan uzak duranların hiçbirinin hayatı rahat bir ölümle sona ermemiş. Hikmeti bilinmez. Ahir zamandaki onun Hz Ali’nin Ali Beytinden Bediüzzaman’ın da mezarı bilinmez. Yok ile bilinmez aynı şeyler mi? Şimdi söyleyelim hakkın hatırı alidir hiçbir hatıra feda edilmez, öyle mi? Hatırı ali olan o kadar şey var ki. Hakkın hatırına sıra gelmeden filim koptu ve kopmaya da devam ediyor….
Acaba Bediüzzaman “ölümümle her şey bitmedi, boş mezarlar serisi sizi yine benimle meşgul edecek o da benim bitmemiş romanım” demek mi istiyor? Zaten o roman bitmedi. Barla da başlayan roman hala devam ediyor, her gün yorumlarla levhi mahfuz da Risale-i Nur gittikçe büyüyor.
Şimdi bizler;cumhurun yeni başkanından,yeniKONYA’lı başbakanından ve kültür bakanından risalelerin külliyat olarak devlet eliyle aslına sadık kalınarak basılıp hem halka açık yayınevlerdehemde bütün kütüphanelere dağıtım müjdesini almak istiyoruz.
EVET DOSTLAR;BİTMEYEN ROMANIMIZDA;EZANSIZ NAMAZIMIZ KILINMADAN ÖNCE BİR AN-I SEYYALE OLAN BU ÖMRÜMÜZ SANKİ YARIN SONLANACAKMIŞ GİBİ KENDİ MEZARIMIZ İÇİN HAZIR OLMAYA VAR MISINIZ…..!
MEHMET KANMAZ (mazlumun ahı)