Mehmet Kanmaz

Beşer Zulmeder Kader Adalet Eder

Mehmet Kanmaz

Elde var hüzün,Yürek yorgun, gönül huzursuz, akıl ürküntü içinde. Çağrışımlar çelişkili, ümit serap olmuş uçuyor. Sinelerde serinlik yok.

Dünyalaşmaya dalmışlığın ürküntüsü dünyayı küstürüyor. Konuşulacak ne kaldı, yoruma hacet var mı, tevillik ne var? Eşyalar, şehirler, seçimler, geçimler her şeyi göstermiyor mu? Ak ne, kara ne?nerde ne hatalar yapıldı,milleti kucaklayan gönül ruhu nerede,kimleri ne için küstürdük,ufak hesaplar için hangi dostları tasfiye ettik,kucaklamayı bırakıp,kimleri dışladık……
Kendince yürümek kaldırımlarda önüne ardına sağına soluna bakmadan hüzün yarenliğinde yürümek ve de yürümek…Nasıl bir dünyanın içindeyiz, içimizde nasıl bir dünya var? Bu yıkılış ve devrilişle dünya sarsılır mı,yerinde durur mu?MAZLUM MİLLETLER nasıl bir psikoloji içine girdi….
Yunus’un karnında söz nedir, ya Yusuf kuyusunda?Her şey aşikâr ve gözümüz önünde cereyan ediyor. Sözün faydası yok, yazmanın da! Göz görmüyor, akıl akletmiyor, kulak duymuyorsa…hele bu ateş
çemberi içindeki vatanımın haline bakınca ve durumun vahametini idrakten yoksun yakın çevremizdeki aymaz insanımızı görünce akıl tutulması dediğimiz bu arafda sağlıklı kuşatıcı düşünememek….!

Küçük kayığını düşünen küçük kafalar ümmet idrakine nasıl erişir? Aklı kiraya vermişleri kılavuz kabul edenler, ümmete zarardan başka ne verir?

Endülüs uzak mekânda, uzak zamanda yaşanmış bir yer değil. Var olmak için onun hakikati, hiç unutmamız gereken bir hakikat…

Hüzün yarenliğinde Endülüs’e kadar yürümek ve ağlamak. Tarih susmuş,mekân Yusuf kuyusu. Yön yok, yer yok.

Gülün zalimler gülün! Ağlamasını bilmeyen zavallılar size ne yakışır. Kurban Endülüs, ah! Ah ki…! Ah…

Ağla İstanbul, ağla Kahire, ağla Şam, ağla Bağdat,ağla Gazze,ağla arıkan,ağla kırım,ağla konya,ağla hakkari,ağla Gaziantep,ağla edirne,ağla Trabzon.. Öyle ağla ki ümit bulutları belirsin üzerinde, çorak
yüreklerde yeniden bahar başlasın….en yüksek sada olan islamın sadası bir an evvel kalplerde,ruhlarda,bedenlerde yankı bulsun inşallah….
İhtilaf ki ne ihtilaf! Öfke ve hüzün! Açık bir şerre alet olanları görünce, öfkelenmeli mi, hüzne düşmeli mi?
Kimin eteğinde ne var olduğunu cümle âlem görecek…olduğu gibi görünmek ve göründüğü gibi olmak…riyadan arınmış samimi duyguları kim veya kimler yüklenecek,,, Yorumunuz sizin olsun, bunun vebalini kim ödeyecek?
Gecenin Rabbine sığınmaktan başka çare var mı? sizde biraz düşünün olmaz mı

Yazarın Diğer Yazıları