
Asrın çınarını hatırlamak
Mehmet Kanmaz
Bir faaliyet yapmak istiyorsunuz. Duyan ve danıştıklarınızın ekserisi gevşek ve biraz da itidal çağrısı yapar gibi. Sanki savaşa gidiyormuşsunuz gibi tavsiye sağanağı ve "aman ha" dikkati içinde girişimi yavaşlatan bir söylem ve "Acaba" ile başlayan üstüne vazife olmayan bir sorgulama.
Ama sizin o çakıl taşlarına takılmaya muzır manilerle zaman harcamaya vaktiniz yok zira sizin aşkınız var, aşkınızın peşindesiniz. Bu hal cismani bir varlığın ötesinde fiziğin kalıplarını aşmış boyutta. Siz fıtratınızın heyecanıyla yoğrulurken yok olmaya talipsiniz. İsm-i Azam’ınızla yaşamak duasındasınız. Eğitiminizi ve çevrenizi, fikrinizi ve fırsatlarınızı ve ailenizi buna göre dönüştürme niyetinde ve planındasınız. Bunun için "Hayır" demeyi öğreniyorsunuz. Kayıplarınızı kazanç kabul ediyorsunuz. Odaklısınız ve ihlasla sebat ediyorsunuz. İşte bu demde ve kıvamda piştiğiniz kadar, hamlığınız gittiği kadar istekleriniz çıkagelir. İhtiyaçlarınız çıkagelir.
Tam bu minvalde; acz ve fakr içinde şefkat ve tefekkür yolunda ilerledikçe o yolda bir çok rehber, öğretici, refik, dost, kardeş, talebe çıkagelir. Muhabbetle kucaklar. Yol yola revan olur, gün güne kavuşmak için geceyi gündüz yapar ve her şey onun taht-ı tasarrufunda çıkagelir.
Dua, talep ister. Talipli talebiyle ne kadar sıkı ve samimi bir beraberlik ihlasında ise, netice o kadar fıtri ve kalıcıdır. Talep bazen talipliyi de katar içine, talipli talep olur, kendinden vazgeçer, kendine değil davasına ait olur. Sonuç mutlaka bir şekilde çıkagelir. İstenen, çıkageldi olur bir gün. Bugün, dünya veya ahiret günüdür. Rıza dairesinde bir hareketin/amelin neticesi ve mükafatı o an bile içindedir. Ayrıca bir başka gelişmeye bile ihtiyacı yoktur. Buna rağmen çıkagelir inkişaflar, yeni kabiliyetler ve sırren tenevveret içinde ruhani haller ve kalbi inşirahlarla dolu fütuhatları.
Kalpten kalbe inen nur ve ilka edilen hidayet tamamen bir takdir-i ilahi ve bir başka duanın kabulü ile eşleşen bir tevfiktir ve devamında muvafıklıktır ki, muvaffakiyet bunun filizlenen kısmıdır. Yansıyan vaziyetidir.
Ümit çıkagelir, kendisini sebatla bekleyene.Hüzün çıkagelir, masumiyetle onu yoğurana. Ve hüzün şefkatle yoldaş olur döner zevk-i ruhani yaşatır çıkagelen özel misafirlerine.
Dostluk çıkagelir, dostluğu Halilullah olanlara. Haliliye mesleğinde "en civanmert arkadaş, en takdir edici yoldaş" olanlara.Mutluluk çıkagelir, ruhani lezzetin imbiğinden vicdani hasılatını geçirenlere. Akıl nimetinden insanlık için istifade edenlere. Takdir ve teşviki fazlasıyla yapanlara. İltifatı ve irtibatı taçlandıranlara. Her şeyinin yokluğunu bilenlere
Kahraman aramadığımız bir çağdayız. Tarihte de hep böyle olmuş. Çünkü kahramanlar çıkagelir.Kahramanlar, istisnai birer ruhturlar. Ama mananın emrinde birer ordu gibidirler.İşte ASRIN İMAMI BEDİÜAZZAMAN hz.lerinin bu 56.sene-i devriyesini idrak ederken ,Isparta Kahramanları, bu destanın cumhuriyet dönemi manevi mimarlarıdır.Husrev, Hulusi, Hafız Ali, Binbaşı Asım bey, Tahiri, Bayram, Sungur, Zübeyir, Ceylan,Said özdemir,kırkıncı abi ve diğerleri. saff-ı evvel ağabeyler bilinmeden Türkiye’nin kahramanlık envanteri çıkarılabilir mi?
Üstadın yalnızlık dönemi olan Çamdağı’nda, çıkagelen Süleyman, sadık ve sıddık bir kalitenin ihtiyaç anında görev ifasına talebe oluşudur. Talep etmesidir. Talipli kalışıdır,sizde bu minval üzere olup mübarek günlerin tekrar yaklaştığı zamana doğru yol alırken, rabbime hizmet için çıkagelmeye varmısınız…