
Adalet mi..Kalkınma mı..
Mehmet Kanmaz
Adalete kimin ihtiyacı yok; kim adaletsiz yaşayabilir? Mazlum “Adl”e şedit ihtiyaç içindedir; Rahman’a öyle tutunur ki onu arşa taşır.
Adl olmasa elektron yörüngesinde nasıl döner, Adl olmasa mevsimler nasıl oluşur, Adl olmasa yıldızlar nasıl akar, Adl olmasa Hak yerini nasıl bulur? Hak üzere yaratılan ve Hak üzere duran feza ve arz insanı üzerinde nasıl taşır?
“Adl”sız bir an ve boşluk yok kâinat ve içindekilerinde, Boynuzlu koyun, boynuzsuz koyuna ne diye vurur; bilmez mi ki bir gün Adl şaşalı tecelli edecektir? Ondan kaçış olmadığına göre buna cesaret nasıl bir cahillik örneği?
Akıl vardır da ne diye düşünmez insan, kalp vardır da ne diye hissetmez insan, vicdan vardır da ne diye tartmaz insan?
İnsan insandır da ondan. fezanın, dünyanın, dağın kabul etmediği “emaneti” kabul etmiştir de ondan. “Elest”i unutur, kabri görmez, anda boğulur da ondan…
Dünya gölgeliğini daimi mekân zanneder de koca koca binalar diker. Aldanışın arkasına saklanır; bilmez ki örümceğin evi çürük bir evdir; sermayesini oraya yatırır!. O ağda Adl’ı ınutur; düşüş o düşüştür, kaybediş o kaybediş!
Adl’den cahil olan, Rahman’dan gafil olan zalim olur. Mülkü olmayan şey üzerine çadır kurmaya çalışır; rüzgâr susar mı?Hadise rüzgârı bir savurur ki Fizan da bile soluk alamaz. Çöl fırtınası okyanus ortasına yapa yalnız atıverir. Yunus zikrine aşina olan sahil-i selameti bulur, yoksa kıyameti bekler yalnızlığın ve kimsesizliğin koynunda.
Adl olmasa arı bal yapabilir, karıncalar yuva kurabilir mi? Arının kova nına, karıncanın yurduna ne diye ilişir zalim?
Fasıkın haberine inanmak fitneyi çoğaltır, su-i zanla hüküm vermek fıskı büyütür, vehimle, heva ile hareket helaket kapılarını zorlar. Hepimiz dünya sefinesinde yaşamıyor muyuz ve hepimiz yolcu değil miyiz o gemide?
Şu günlerde yaşamakta olduğumuz,siyaset girdabında,Avrupa kafirleri ile asya münafıkları öyle bir kirli ittifakın içine girmişler ki bu ortam içinde Fitne ve kan;hakkı yükseklerde tutma davası güden bizlere yani kendini insan bilen insana uzak değil;Fazilet ve kemalat’mertebelerinden ders alan,Esma taliminden geçen, Adl’ı okuyan zalim olur mu; yanlış yaptığını fark eder ve telafi yoluna gider. Baharı okuyan, arıdan, karıncadan, örüm cekten ders alan, feza’yı okuma tahtası gören; nasıl olur da bir kalbi incitir, bir mazluma fiske atar?
Okumak yaşamak içindir, yaşanmayan okumanın ne kıymeti vardır? Kitap sayfaları, kâinat satırları, hadise harfleri “Adl” ın azam bir isim olduğunu gösteriyor.
Öfkelendiğinde “Adl”ı unutan dersine çalışmamıştır, sınıfı geçemez. Hak onu bir gün yargılar; hak ettiğinden fazlasını vermez, eksiğini de vermez.
Hadiseler zincirinde zincirin koptuğu yer,işte tamda bu”Benim adamım, senin adamın””gerekçesi ile yapılan değişimler, tasfiyeler, itibarsızlaştırma lar, Kalkınma yüksek zirveleri görsede tamda bu zamanda gerek olan ve bir günde bize lazım olacak “adl” terazisi ne tartıyor acaba…?
Yönetim kademesinde olanlar;yaptığımız ve yapacaklarımız için ve insanı mıza hakkı ve hatırı misyon ve vizyonumuzu anlatmak için mesafeler kat ederken,miilete gitme vakti yaklaştıkça,girilmedik sokak, tıklatmadığımız kapı kalmasın derken ne kadar da muhtacız aslında Adl’ın yeni tecellisinin başladığı yere ve sorgulamamız gereken bizim şu anda bulunduğumuz yere…Ne dersiniz….