Mehmet Kanmaz

28 Şubat Darbesi Bitti mi...

Mehmet Kanmaz

Yazmak, kalemini kılıç da eylemektir. Başındakini Ömer bilen dostun harcıdır, gerek tiğinde kalem kaldırmak; Ruz-i mahşerde boyun bükmesin diye…Her eleştiriyi başkal dırı, kabullenmemeyi reddediş sayanlar, aşırı uçlarda sırat-ı müstakim arayan basiret körleridir.Oysa gerçek dost, arkadaşının hakikatle buluşması için yol ayrımına razı olan dır. Hakikati benliğine önceleyenler yalnızlığa aşinadır.

***28 Şubat, TSK.lerinde’ki  BÇG grubunun, semirdiği bünyede mutlak hak iddiasında bulunma cinnetinin tarihidir. Bir batıl-mistik yapılanmanın, bireysel egosunu kitlesel egoya dönüştürmüş modern Barsisa’nın telkinleriyle yeşerttikleri meş’um kutsileri   zulümle taçlandırdıkları gündür.

Hamdolsun, yüzleştiğimiz bu spiritüel cinnet, toplumsal bilinçte gecikmeksizin karşı lığını buldu ve milletimiz tarafından kabul görmeyip  püskürtüldü; ama malesef devlet kadrolarında ve o yargıda bu  kalkışmanın adil yargılaması yapılamadığı için toplumsal ve psikolojik etkilerinin 1000 yıl’mı veya ne kadar süreceğine dair henüz bir şey söyle mek için erken.

***Zira BÇG   cunta yapısının devamı olan TSK.lerindeki ulusalcı grup ile perinçek grubu etkilerini ve kadrolaşma planını Fetö darbe teşebbüs sonrasından bugüne geldiğimiz noktada artmakta olup.,Vatansever kadroların tasfiye edilme süreci  ise maalesef Cumhurbaşkanımıza rağmen  hızla  devam ediyor.…

Kamudaki tedbirler,yani devletin igili mekanizmaları vehameti vaktinde kabullenip ihtilalci yapı ve işbirlikçileri vaktinde yargılanabilseydi, devletin imkanlarını devlet aleyhine kullanmaya dönük 15 Temmuz darbe teşebbüsü gibi ikinci bir girişimin önüne geçilebirdi.

Yaşananların psiko-sosyal açıdan pratikte ne gibi olumsuzluklara gebe olacağına dair belirsizlik, çözüm adına üzerinde mutabık kalınmış bir yol haritasından da bizi mahrum bırakıyor. Endişe verici olanı ise, bu yol haritası zafiyetinin, özellikle kamusal alanda bu haklı mücadeleye gölge düşürecek bazı suiistimallere kapı aralaması…

28 Şubat  mücadele sürecinin, gelinen noktada hak edenler kadar bazı hak etmeyenleri de içine alan bir yaklaşıma dönüşme riskiyle karşı karşıyayız. Her ne kadar başta Cumhur başkanımız olmak üzere hükümet yetkilileri bu suiistimalata kapı açılmaması adına bazı tedbirler için adım atıyor ve ikazda bulunuyor olsalar da, suç tespiti için belirlenen kriterler ve özellikle asker kanadı ile ilgili yürütülen kovuşturma sürecinde ve Üç yıl önce  verilen ve bizlerde ağır travmaya yol açan karar sonrası yaşanan gecikme ve hala onaylanmayan mahkümiyet hezeyanı  yukarıdaki endişeyi doğruluyor.

Bu tür soru işaretlerinin ve suiistimalatların asgari seviyeye inmesi için yetkililerin özellikle dikkat etmesi gereken birkaç nokta olduğunu düşünüyorum,Bunlardan öncelikli olanı, en temel hukuk doktrinlerinden bir olan adaletin geciktirilmeden sonuçlandırılması ve müşteki ve mağdurların haklarının bir an evvel verilmesidir.

Yukarıdaki tespitler BÇG yapısı mücadelenin hukuki sürecinde yaşanan aksaklıklara dair durum tespiti ve tavsiyeden ibaret.asıl problem ise mücadelenin 15 Temmuz meş’um kalkışmasına sebep olması ve ardından ortaya çıkan milli birlik ve beraberlik şuurunu uzun vadede sekteye uğratma potansiyeli taşıyan bir psikolojik zeminde sürdü rülüyor olması…

Fert ve toplulukların meşruiyetinin ancak mevcut siyasi erke –tüm iç/dış politikadaki tavır ve tutumları da dahil olmak üzere- itaat yahut teslimiyetle mümkün olabileceği gibi bir algıyla beslenen bu ortam, en makul tavsiye ve eleştirileri, milli iradeye saldırı olarak değerlendiren ve eleştiri sahiplerine “kripto fetö” damgası vurmaya hazır kifayet sizlerin psikolojik hakimiyeti ellerinde tuttukları bir ötekileştirme zemini’de aynı zamanda.

Birçok kimsenin, 28 Şubat sonrası sürecin aksaklıklarını ve iktidarda olan hükümetlerin uygulama hatalarını,hukuk garebetlerini ve halen cezaevlerinde çile çekmekte olan kader mahkumlarını, ifade ederken “Acaba gizli devlet ajanı sempatizanı olarak mı anlaşılırım?” endişesiyle sürekli bir safını belli etme zorunluluğunu kendinde hissetme sine yol açan bu güvensizlik zemini mevcut

***Siyasi görüş ayrılıkları bir yana meslek ve meşrepleri muhtelif her vatan evladının ve özelikle’de As-der mensubu kardeşlerimin 1997’den 2016’Fetö darbe teşebbüsüne kadar ve devamında sergiledikleri destansı duruş, herhangi bir parti, grup, düşünce ekolü v.s ye mâl edilemeyecek genişlikte ve derinlikteydi. Hamiyet-i diniye şuuruyla beslenen milli birlik mefkûresinin ete kemiğe bürünüşüne şahit oldu bir kez daha tarih…

Bürokrasi, milli beraberlik zeminini siyasal erke dayanma vesilesi kılan menfaatpe restler için münbit bir zemin olan his ve vehmin, ilke ve liyakate öncelendiği mevcut ortamda had safhada bir teyakkuz ve dikkatle adımlarını atmalıdır. Bilinmelidir ki, kifayetsiz muhterisler sadakatin liyakate tercih edildiği ortamlarda, hırslarını sadakat olarak sunmaktan çekinmezler!

Onun için siyasi ve idari kadrolar,28 Şubat postmodern darbecileri ilemücadele adına giriştikleri haklı direniş  için, kendilerini  zan ve vehmin beslediği bir tehevvüre sevk eden köksüz hamasileri değil;  adalet ve iz’anın hakim olduğu ilkeli bir zeminde mücadeleyi tavsiye eden müdakkik ve ehl-i insaf kimselere kulak vermek zorundadır.

Unutmayın, makul insanların yol arkadaşlığını reddederseniz, sadakatini siyasi gücünüze endeksleyen özellikle yargı ve TSK.lerinde halen varlığını devam ettiren Kemalist-jakoben ve Maocu perinçek muhterislerinin yoldaşlığına razı olmak zorunda kalırsınız;

Dostlar;ben şu kanaateyim ki,eğer 2023 seçimleri sonrasında Cumhurbaşkanımız tekrar seçilirse yeni bir darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kalacağımız noktasında çok güçlü endişerim var…ve siyasi kadrolar  maalesef  yeterli duyarlılıkta değil..  Benden söylemesi…..

Yazarın Diğer Yazıları