
Yeryüzü halifeliği için en uygun canlı türü insandır!
Mehmet Kaçar
“Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni övgü ile tespih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah ”Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu. Meleklerin burada: Orada(yeryüzünde) bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birini mi yaratıyorsun? Oysa biz seni överek, takdis ederek yüceltip ululuyoruz” demelerine karşılık Rabbil Âlemin de: “Ben sisin bilmediklerinizi bilirim” şeklindeki onlara cevabının altında yatan gerçek ise Benim yarattığım yeryüzü denilen kara parçasına en uygun canlı olarak İnsanı yaratacağım ve onun özellikleri yine yeryüzünün özelliklerini taşıyacak ve o özelliklerden dolayı o yeryüzünün bir parçası ve sonunda yine oraya dönecek. Bu yaratacağım ve adını insan olarak belirlediğim canlının yeryüzünde halife olacağını, orayı düzenleyeceğini, çekip çevireceğini ve bu özelliklerde onun yaşaması için donattığını ve ondan sonra yaratacağını açıklamaktadır.
Rabbil Âlemi’in: “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim” şeklinde ki yaratılmışlara meydan okuması; Öncelikle kendisinin her şeyi yaratan yani Halık olması hasebiyle, yarattıklarının nasıl olacağını en iyi kendisinin bileceğini ve niçin yaratığını planının kendisinde olacağını beyan etmesidir. Daha sonra da meleklere şu mesajı vermektedir:
Meleklerin, Allah(cc)’ın yaratmış olduğu diğer bir varlık olan insan kadar donanımlı olmadıklarını ve yeryüzünü yönetecek kadar bilgi ve birikime sahip olmadıklarını, yeryüzüne uyum sağlayamayacaklarını, yeryüzü hayatına uygun olarak donanımlı yaratılmadıklarını onlara net bir dille anlatmak istemiştir ve bu durum değerlendirmesinde de asla bir çelişki bulunmamaktadır.
Mesela her kıtada o kıtanın coğrafi iklimine uygun yaratılan insan tipleri yaşamaktadır ve bu insanlar diğer bir coğrafi iklime götürülürse – bir Afrikalı Antartika’ya, Sibirya’ya hicret ettirilirse- sıkıntı yaşar, bocalar ve hastalıklarla uğraşır, mülk sorunu yaşar ve hatta ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Durum böyle olunca, yeryüzü için hatta her coğrafi iklim özelliklerine göre yaratılmış olan insan da dünya için en uygun yaratıktır. Yani yaratılırken dünya özelliklerine göre yaratılmış en şerefli ve en Bugün yeryüzünün her yöresinde, işgaller, savaşlar, insan köleleştirmeler, kan, gözyaşı, fesat, haset Melekler yukarı da ayette geçen soruyu sorarlarken acaba haklı mı çıkmışlardır?
Cenab-ı Hakk; Meleklere “ben sizin bilmediklerinizi bilirim” demekle onlara, insanların şeytanın vesvesesine inanarak nefislerine tabi olup kan dökebileceklerini de ilmi ezelisi ile bildiğini anlatmış oluyordu.
Burada asıl tartışılan mevzu, insanın yeryüzünde halife(yeryüzünün yöneticisi) olacağı, yeryüzünü çekip çevireceği ve yeryüzüne en uygun beden ve donanımla yaratığında insan olması meselesidir. Ahseni takvim üzere yaratılmıştır ki bu yaratılışın dışına çıkma çalışmaları (zaruret haricinde) makbul değildir.
Melekler, insanların yeryüzünde kan döküp fesat çıkaracaklarını söylerlerken, insanların yeryüzünde kendilerinin yerine halife olarak görevlendirilmelerini beklemelerinden kaynaklanmaktadır. Bu da şu demektir. Melekler yeryüzü halifesi olmak istiyorlardı ve bu göreve layık olmadıklarını anladıkları anda da insanı karalamaya ve kötülemeye başlamışlardı.
Yüce Yaratıcı, meleklere kendilerinin ve cinlerin bilmediğini açılarken, meleklerin ve cinlerin yeryüzü yaşam koşullarına uygun olarak yaratılmadıklarını, insanlar gibi yeryüzü yaşam koşullarına uygun olarak yaratılmadıklarını insanlar gibi yaşam koşullarına sahip donanımlara sahip olmadıklarını, meleklerin insanlar gibi yeme-içme, oksijen, hidrojen ve su içme gibi diğer yeryüzü ile ilgili maddeleri almaya ve yeryüzünü imar etmeye de ihtiyaçlarının olmadığını açıklamaktadır.
Meleklerin aksine insana yeryüzünün sunulmasının karşılığında ve insana irade ve iyiyi- kötüyü seçme özgürlüğünün verilmesinden dolayı imtihana çekileceğini açıklamıştır.
İnsanın yeryüzünde imtihana tabi tutulacak olmasına göre, kötü ve şer olanda, hayır ve iyi(birr) Meleklerde ise bu özellikler yoktur. Bu eksik yönlerini Allah(cc) bizzat meleklere açıklamış olmaktadır. Aynı kıssada, Hz. Adem yaratılırken, kıyamete kadar tüm olacakların esmasının öğretilmesi de ayrı bir başlık olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnsanoğluna ikram edilen bu özellik, bilgi üretme ve öğretme ile ilgilidir. İnsan bilgi üretecek, hikmet sahibi olacak ve bu ürettiklerini de diğer insanlara anlatacaktır.
Bu durumda yeryüzünün ilk öğretmeni Hz. Adem(as) dır. İnsan bilgi öğrenip, yeni bilgiler üretecek, Yani, ateş yakacak, ekmek yapacak, çiftçilik yapacak, hayvan yetiştirecek, insanları toplum hayatına Bilgi ürettikçe de hasetten, kıskançlıktan, kan dökmekten, nefretten vaz geçecektir. Yani toplumu İşte meleklere bunu anlatmak için isimler konusunda insan, onlarla yani meleklerle yarıştırılıyor.
Hz. Adem (as) ve Hz. Havva annemiz yasaklı fiili işliyorlar. Bu fiilin işlenmesinin asıl nedeni de insanın dünya hayatına dönmesi için bir sebeptir. Hz. Adem(as)’e cennet, dünyada yapıp edeceklerine karşılık bir mükafat olarak önceden gösterilmiştir ve sonunda yaratılış amacına göre dünyaya dönecektir. Bu onun için bir gerçekleşen bir hadisedir.
Yeryüzü nasıl üretiyorsa, insanda üreyecekti. İnsan nesli çoğalacaktı. Hz. Havva annemiz yaratıldığın da insanın üremesi için belirli bir zaman beklemeleri ve şartların olgunlaşması gerekiyordu. Bu şartların olgunlaşması için cennette beklemeleri gerekiyordu.
Cennette beklemeleri de işte bu şartlardan dolayıdır. İnsanların üreme işini dünyada gerçekleştireceklerdi. Onlar bu durumu orada unuttular. Bu şartların oluşturulması için cennette beklemelerini, İblis’i lane hazmedemedi. Hz. Âdem ve Havva’ya vesvese vermeye başladı. Bu vesveseler neticesinde nefislerine uydular ve bir anlık gaflete içerisine girdiler. Bu hadise bize Kur’an’da bizlere anlatılan ilk birleşmeleridir. İşte o zaman üreme fiilini öğrenmiş oldular ve bu İblis’in yol göstermesi ile olduğu için çok utandılar.
Cennette oldukları sürece her türlü ihtiyaçlarını karşılamak için hiçbir fiil göstermiyorlardı. Cennetten çıkarılıp dünya hayatına döndükleri zaman, dünya hayatında rızıklarını kazanmak, sosyal bir düzen kurmak için bir emek harcamak mecburiyetinde idiler. Bu emeği icra etmek içinde mal- mülk, yer yurt edinmeleri gündeme gelmiş idi.
Zira dünyada mal- mülk edinmek için mülkü insanlar için hazır eden Rabbim insana mal edinme iznini verdi. İnsanoğlu yeryüzü mülkiyetinin paylaşımında adalet, zenginlerin fakirleri gözetmeleri, kısacası kıssanın sonunda dile getirilen kendilerine gelen vahye uymaları gerekmektedir.
Bu tür bir yaşam biçimi yeryüzü insanları ve toplumlarının en önemli, sosyal adalet veya sosyalleşme konusudur. Bu özellikleri melekler ve cinler bu konuda donanımlı değildirler.
İnsanın yaratılış amacına, beden ve ruh yapısına bakacak olursak, kâinatın hatta evrenin biraz değiştirilerek aynı özellikleri ile insana verildiğini ve kâinatın aynı özelliklerini taşıdığını görürüz. Mesela, et-toprak, kemik-taş, kıllar- ormanlar, damarlar-nehirler, dünya suları ve beden suları, insanlığın üreme şekli ve toprağın ürettiklerinin benzerlikleri, sinirler ve meridyenler, dünyanın dönmesi ve hareketliliği ile insanın hareketliliği ve kendi etrafında dönemsi ve diğer benzerlikleri. Yani insan preslenmiş ve şekli biraz değiştirilerek, birazda küçültülerek küçük bir evren olarak yaratılmıştır. Fi Emanillah!