Mehmet Kaçar

VEHİM-İLHAM-RÜYA-VAHİY

Mehmet Kaçar

     İnsanoğlunun bazı psikolojik yaşantısında hayal gücü çok önemli bir noktayı oluşturur.

     İnsanın hayal gücü(vehim), düşüncesi, arzusu, psikolojik eğilimi, semboller veya şekiller halindedir. Onlara insanoğlu bir işlevsellik veya canlılık katmıştır.

    İnsana yaratıcısı tarafından bahş edilen  bu meleke (yeti), gerçekle hiç bir alakası olmayan görüntülerin algılanmasında başlıca rolü oynadığı gibi uykuda ve uyanık halde gerçekle ilgili görüntülerin algılanmasını da sağlar.

    Bu durum, hayal kurma ve düşünceye bağlı bir sebeple ortaya çıkabileceği gibi insan üstü aşkın bir etki kaynağından (faal akıl) dan da türeyebilir.

      İnsan nefsinde, göremediği ama var olduğunu idrak ettiği gayb âlemine dönük ve orayla bir bağ kurma yeteneği taşıyan bir boyut vardır.

      İşte bu boyut hayal kurma gücüdür. Gerek, uyurken algılanan rüyalarla  gerekse uyanıkken algılanan görüntülerle kendisini gösterir. İşte bu tür  dünya ötesi algılama  yeteneğine  her insan sahiptir. İşte bunun içindir ki ilham ve sadık rüya her insan için geçerli olur. Bu tür ilhamlar(havatır) bilincinde olmadığımız bir ilişkilerin sonucu olarak nefiste ansızın ortaya çıkarlar.  Nefsin bu ilhamlardan  elde ettiği şey alışkanlığa ve yaratılışa uygun olarak bir akıl edilir olabileceği gibi bir uyarı, bir işaret de olabilir. Nefis bu ilhamları iyi bir biçimde tespit etmedikçe onlar, hayal gücünün faaliyeti sonucu kapalı semboller, halindedir.Onların  hatırlanması ve çözümlenmesi gerekir.

       Çok güçlü ve istisnai bir hayal gücüne sahip olan peygamber, başkalarının uyku halinde  gördüklerini uyanıkken görür. Bu durum Cenabı Allahın seçtiği peygamberlerine verdiği istisnai bir durumdur.Tıpkı rüya gören bir insanın  durumunda olduğu  gibi, görülmeyen nesneleri gerçekte oldukları  gibi ya da benzerleriyle  algılar. Vahiy anında çoğu kez  Peygamber duyularla ilişkisini keserek, baygınlık(igma) türünden bir hal içerisine girebilmektedir. Vahiy anında Peygamberin zihni psikolojik bir tazyikin zorunluluğu altında tamamen akli hakikatleri  ve kavramları canlı hâyaller  ve sembollere(teşbih ve temsil) dönüştürür. Bunların, onları  duyan ya da okuyan biri üzerinde son derece etkileyici bir telkin gücü de mevcuttur.

     Bu sembolleştirme ve telkin, peygamberin her düşündüğü ve tasarladığı şeyin öyle güçlü ve canlı hayallerini ortaya çıkarır ki, o gerçekten görmeye ve işitmeye başlar. Meleği görmesi ve işitmesinin sebebi işte burasıdır.

     DİN, DİNİ KONULAR ÇERÇEVESİNDE NETLEŞEN GENEL DUYGULARDIR. DÜŞÜNCE, TUTUM VE TEPKİLERDEN OLUŞUR. MESELA; ALLAH SEVGİSİ, DİNİN ANA KONUSU OLAN TABİİ SEVGİDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.

Yazarın Diğer Yazıları