Mehmet Kaçar

VE ÖLÜM SONRASI

Mehmet Kaçar

Eskiden ölüm duyurusu, ev ev dolaşılarak yapılırmış. Günümüzde ise sela okunarak yapılmaktadır. Hastanın öldüğü gün, cenaze evinde ve komşularının evlerinde süpürge tutulmaz.Cenaze evinde hastanın vefat ettiği gün “meftanın ağzı açılsın, ağzının tadı yerine gelsin” diye helva yapılır ve dağıtılır. Hasta can verirken başının altından yastık çekilmemişse; ruhunu teslim ettikten sonra meftanın boynu düz olsun diye başının altındaki yastık çekilir. Hasta ruhunu teslim eder etmez gözleri kapatılır; çene ve ayakları bağlanır. Mefta eğer iyilerden ise, yani amelleri iyi ise elleri ayakları yeşillenir.
Ölüm anının geldiği anlaşılan hastanın yanında kullanılmamış, uçsuz tülbent(metre işi) hazır bulundurulur. Hasta ruhunu teslim eder etmez çenesinin altından başa doğru ağız bağlanır(ağzı açık kalmasın diye.) Daha sonra meftanın ayakları, geriye çekilmesin dik kalsın diye iyice birleştirilerek ayak bileklerinden tülbentle bağlanır. Şişmesin diye üzerine bıçak veya makas konur. Meftanın giysileri üzerinden bıçakla kesilerek çıkarılır. Meftanın üzerinden çıkarılan giysiler ve diğer giysileri “canı elbiselerin içerisinde kalmıştır” inanışından dolayı hemen yıkanmaktadır.Konuyla ilgili anlatılanlar ise şöyledir: Ölü, elbiseleri çıkartılırken, yıkanırken der ki; “Beni yavaş edin, incitmeyin, suyumu kaynar eylemeyin, ben Azrail’in elinden kurtulmuşum”. Hasta ölüm döşeğinde iken yakınları  gerekli  temizliklerini yaparlar.
Ölü, ağzı ve ayakları bağlanıp soğumaya durduktan sonra  yaklaşık yarım saat sonra, yere serilen bir cecim üzerine indirilir. Ölünün altına serilen cecim, kişi hayattayken, “ölünce altına serilsin” diye yünden el dokuması olarak hazırlattırılır. Daha sonra cecim camiye bağışlanır. Hastanın öldüğü döşeğe “ölü döşeği “adı verilir. Ölü, ölü döşeğinden indirildikten sonra, döşek dışarı çıkartılarak üç gün bekletildikten sonra yünü dökülerek yıkanır. Anlatılanlara göre, bazen döşek, ölünün canı içerisinde kalmıştır diye hemen yıkanmaz.Ölü yıkanana kadar yanında yakınları bekler; başında bekleyen hapşırırsa “giden var, tekrar ölen olacak” derler.  Mefta yumuşaksa arkasından bir yakınını daha götürür. Yöre halkı bunu, “Allah sonunu hayır etsin boynu çok yumuşaktı, peşine ölü var” şeklinde yorumlanır. Hastanın öldüğü odada üç gün ışık yanar, bir kap içerisinde su bırakılır. Evin diğer taraflarının lambası da yakılır. Bu uygulamanın nedenini yöre halkı, ruh evde olurmuş dermiş ki- bakalım lambalar yanıyor mu, sönmüş mü” diye anlatırlar.  Hasta ruhunu teslim eder etmez ayakkabıları dışarı konur, ayakkabılarını fakir birisine sadaka olarak vermek güzeldir. 
Türkiye’de, akşam vefat edenin birisinin cenazesi sabaha kadar bekletilir. Yöre halkının anlattıklarına göre “en uzun ömür meftanın vefatından sonra evinde kaldığı süredir.” Akşam vefat eden ertesi gün öğle namazında defin edilir. Sela okunup, millet duysun, meftanın cemaati çok olsun diye özen gösterilir. Cenaze toprağa öğleden önce teslim edilir, öğle namazı cenazenin üstüne gelir. Sabah ile öğlen arasında vefat eden, öğle namazına yetiştirilmeye çalışılır; yetişmezse ikindi namazında kaldırılır. Akşam namazında kaldırılmaz. Bazı ülkelerde ise kaldırılır.  Yukarıda anlattıklarımızın bir çoğu , eski bir Türk adeti olan şaman adetlerinden günümüze kadar gelmiştir.  Selam ve Dua ile!

Yazarın Diğer Yazıları