
Uyku ölümü temsil ederken uyanmak da dirilişi temsil ediyor!
Mehmet Kaçar
Akıl edenler ve idraklerini kullananlar için insanın her gün uyuması ve sabahları uyanması ise ölüm ve dirilişin yani doğum, yaşam ve son bulduktan sonra yeniden dirilmenin çok net bir örneğidir.
“O Allah, sisiz geceleyin ölü gibi uyutuyor, gündüzün (sabah uyandıktan sonra yani uyanıklık halinde) ne yaptığınızı biliyor, sonra sizi belirlenmiş ecelin(dünya hayatının sona ermesi vaktinin veyahut dünyadaki son lokmayı yedikten sonra ruhun teslim edilmesinin) tamamlanması için( her) sabah vakti uyandırarak yeniden diriltiyor. En sonunda dönüşünüz O’na olacak, o da size yaptıklarınızı tek tek haber verecektir.”(En’am: 60)
Yukarıda mealini verdiğimiz ayeti kerime de geceleyin insanları ve evrenin uyuması bir “ölüm”, sabahleyin fecrin ve şafağın atması ile beraber uyanması ise her yeni günde bir dirilik yani “bas” ifadesi ile bizlere sunulmuştur.
Çünkü insanlar ve evren için uyku hali ölümün veyahut bu dünya hayatının son bulmasına bilenler için net bir örneklik teşkil etmektedir. Uyku esnasında insanın şuuru elinden çıkar. Ruh bedeni tam olarak terk etmese de yakın çevresine kadar bedenden ayrılır. Uyku haline geçen insanın en önemli özelliklerinden biri olan düşünme ve murakabe etme özelliği ise elinden alınır. Buna bağlı olarak özellikle görme, işitme(duyma), tatma, koklama ve dokunma hisleriyle hareket ve konuşma gibi faaliyetleri ya tamamen elinden alınır ya da oldukça yavaşlar. Bunlar çok ciddi mânada insanlara ölümü hatırlatan durumlardır.
Uykudan uyanma anlarında ise yukarıda bahis edilen bedenî ve ruhî faaliyetlerin yeniden başlaması veya başlatılıp normale döndürülmesi sağlandığında bir nevi yeniden diriliş gibidir. Uyku insanın dinlenmesini, yorgunluk ve sıkıntılarını atmasını sağlayan; beden ve ruhta oluşan arızaları gideren büyük bir ilahî lutuftur. Ancak uyumayı da uyanmayı da insan üzerinde icra eden şüphesiz Cenâb-ı Hak’tır. İsterse uyutur bir daha gözlerimizi açmaya izin vermez yani uyandırmaz, dilerse hiçbir zaman uyutmaz.
İnsan, böyle ulvi bir kudretin kabzasında olduğunu hiç olmazsa uyuması ve uyanması gerçeğini dikkate alarak hatırından çıkarmamalıdır. O Allah, yaptığımız her şeyi bilmektedir. Böylece geceleri uyuya uyuya gündüzleri uyana uyana bir bakıma her gün “ölün(bu dünyadan ayrılış ve yeniden diriliş” tâlimi yapa yapa belirlenmiş ömrümüzü tamamlayacak, nihâyetinde gerçek ölümle Allah (C.C)’a döneceğiz.
Zamanı belirsiz olan kabir uykusundan sonra mahşer günü son kez yeniden dirileceğiz. O da bize iyi veya kötü, hayır ve şer(iyilikler ve kötülükler) dünya hayatında yaptığımız her şeyi haber verecektir. Dolayısı ile gecesiyle gündüzüyle, uyku ve uyanıklığıyla günlerimizi bu şuur ve dikkat içinde en iyi şekilde de değerlendirme mecburiyeti vardır.
O öyle bir Allah ki: Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır.”