
Ünümüz Ve Depremler
Mehmet Kaçar
Hadis kaynaklarında âhir zamanla ilğili pek çok not bulabiliriz.Bunlar incelenince âhir zaman kelimesi çok daha iyi anlaşılır hale gelir.Bu kaynaklar da "Fiten"veya "Melâhim" adı altında zikredilen hadis-i şerifleri günümüzü anlamada ışık tutacak en önemli kaynaklarıdr.Bu hadisi şeriflerde ise şu meseleleler birbirleriyle alakalı olarak ve özellikle mü'minleri ve daha geneldede insanlığı ikaz etmektdirler.Mesala şehirlerin çok büyümeleri,bu şehirlerde dikine mimarinin gelişip taban mimarisinin daralması, yani gökdelen dediğimiz yüksek binaların yapımının çogalması ve yatay mimarinin kullanılmasından vazgeçilmesi,özellikle çölden ve taşradan şehirlere akın akın gelenlerin çoğalması ve bu insanların yüksek bina yapımında birbirleriyle yarışır hale gelmesi,zinanın çoğalıp gayet normal görülmesi(erkekler için bekardır, ne yapsa yeridir anlayışının gelişmesi),çalğcılığın çoğalması ve farklı isismler altında alkol tüketiminin çok artması, hatta bunların haram değilmiş gibi gösterilmesi,önü alınmaz hastalıkların ortaya çoıkması(AİDS;KANSER v.s)gibi,Bilğinin ve bilğisizce şahitliğin artması,Devlet veya kamu mallarının ganimet olarak bilinip yağmalanması, servetin belli takallarin eline geçip çoğalarak yığılması, oburluğun ve sonucundada semirerek yağlanıp şimanlamanın artması, Ölçü ve tartıda hilenin, aldatmanın, emanete riayetsizliğin artması ve güvenin kaybolması;insan öldürme, kargaşa ve karışıklık, patlama ve savaşların çok olması,yere batma ve zelzelelerin çok fazla görülmesi.
Kur'an'ı Kerimde de tarihin zaman dilimi içerisinde pek çok kavimlerin helâk edildiğini ve bu helâklerin kasırga,tufan, kum fırtınaları, yanardağ patlamaları ve depremler gibi "tabiat olayları" deyip geçtiğimiz hadiselerle olduğunu görürüz.Meselâ: şu âyet, bunların hepsini bir rada anar:".....Kimisinin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik.Kimisini korkunç bir patlama,bir çığlık batırıverdi.Kimisini yerin dibine geçirdik; Kimisini suda boğduk.Ama gerçek olan şu ki,bütün bunları Allah onlara zulüm olsun diye yapmadı;bilakis onlar, kendi öz canlarına zulmediyorlardı."(Ankebut :29:40).
Bu âyette helâk edilen topluluklar mutlak inkar, şirk,zulüm ve günahlar içinde yuvarlanan topluluklar olmakla birlikte,benzer helâklere kısmî planda mü'minlerde,belki daha fazla maruz kalırlar.Bununda tabiki bizce şu üç ömenli nedeni vardır:
1-İçtimai(sosyal düzen)hayat,bir organizmanın hayatı gibidir.Onun herr bir boyutu diğer boyutlarıyla derinden ilintilidir ve bir boyutta ortaya çıkan arıza, sosyal düzenin tamamını rahatsız edebilir.İşte bu yüzden manevi kalkınma hamlelerine huız verilmelidir.Bu konu ile ilğili hadisi şerifler de âhir Zaman'da yayğınlaşacağına dikkat çekilen yukarıdaki olumsuzluklar,birbirlerine ya sebeb veya sonuç yani neticedir.Her biri diğerlerini tetikler veya onların sonucunda da, hatta onlarla birlikte ortaya çıkar.Meselâ:,deprem uzmanları depremlerden sonra çok konuşurlar.Mangalda kül bırakmazlar, ama şu ana kadar hiçbirinin herhenği bir depremi yarım dakika öncesinde bile haber verdiğine şahit olamadık.Çünkü kainattaki bütün diğer unsurlar gibi yer de Cenab-ı Allah'ın mutlak emri altındadır.Yerin altı sürekli bir devinim ve hareket halindedir.Bundan dolayıdır ki yer altındaki faylarda zamanla kırılmalar oluşmaktadır.Fakar aynı fay hattında ki -Erzincan,Adapazarı,Van'da olduğu gibi - birinin üzerinden çok geçmeden yeni depremler oluşmaktadır.Demek ki,kırılmalar nedeni ile yepyeni faylar oluşmaktadır.Bu oluşumlarda şehirleri Cenab-ı Allah'ın rızasına rağmen büyük kurma, oralarda yüksek binalar yapma, yatay mimari yerine dikine mimari kullanma,yani yerin altını sürekli oyma ve şehirleşmedeki denğesizlik,atmosfere salınan gazlar, okyanuslarda ki hidrojen ve atom bombası denemeleri,nükleer çalışmaların çölün altında ypılır hale gelmesi, gibi fıtrata uymayan, Cenab-ı Allah'ın kurduğu siteme(sünnetullah)aykırı faaliyetlerin fonksiyonu tabiki çok büyüktür.Bunu inkar etmekte ilime yakışmaz ve ilim adına aykırıdır.
2-Cenab-ı Allah(cc), musibetlerle mü'minleri günah ve hatalarından temizler; böyle musibetlere uğrayan herkesin vefat hallerinde şehid,telef olan malları da sadak hükmüne geçmektedir.Şu kadar ki,genel musibet, genel bir hata üzerine gelir.Fakat böyle musibetlere uğrayan herkesin hatalı olduğu da söylenemez.Böyle bir düşüncede saka bir düşünce tarzı olur.Çünkü böyle musibetler,açıkça zalim veya değil ayrımı yapmaz.Kuruyuda yaşıda aynı anda yakar.Dolayısıyla, herkesin hatayı başkalarında değil,kendisinde bilmesi baklanir.Ayrıca,musibet, her zaman hata üzerine de gelmez;bazen de özellikle bazı fertlere manevi gelişim için de gerekli olur.
3-Allah, hatalarına başka çeşit uymayan mü'minleri musibetlerle ikaz eder ve onlara kaybettikleri değerleri bir defa daha hatırlatmış olur.
Âlem içerisinde ki her bir şey gibi hayattaki her bir hadise de, bize Cenab-ı Allah'tan bir mesaj olduğuda hatırdan çıkarılmamalıdır.Nasıl ki geçmiş kavim kıssalarını hatırlayınca hataya düşmekten vazgeçmişsek, bu olaylardanda ders çıkarmasını bilmeliyiz.