
Türkıye'ye eyalet uyar mı?
Mehmet Kaçar
Ekonomik gelişmişliğini tamamlamış batılı ülkelerin, kendileri için uygun gördükleri ve İslam ülkeleri için, uygulatmadıkları, krallık demokrasileriyle, Asya, Afrika ve Orta Doğu ülkeleri arasındaki en temel ayrılık, batılıların, sanayi ve bürokrasilerini tamamlamış olmalarıdır. Ve iş ve işleyişleri de tamamlanmış durumdadır. Batılı ülkeler de darbe anayasaları yürürlükten kaldırılmıştır.
Güvenlik ve esneklik içerisinde yaşamak bir toplumun, ülkenin ve devletin kazanımları arasındaki en önemli amaçların en tepesinde gelir. Bu güven ortamının sağlanabilmesi için de, geçmişin çok iyi tahlil edilerek dersler çıkarılması gerekiyor. Çünkü, tarihin sarı sayfalarında saklı kalan acı gerçekler büyük maliyetlerden sonra yaşanmıştır. Dünya'nın üç büyük imparatorluğundan biri olan Osmanlı İmparatorluğu tâbii ki bizim için çok önemli bir devlet geleneğine sahiptir. İyi ve kötü yönleriyle bizim geçmişimizdir.Fakat, Osmanlı devlet düzeninin çok iyi ve çok doğru analiz edilebildiğini de düşünmüyorum. Osmanlı bize öğretilen tarihi ile 1299 yılında Söğüt kasabasında kuruldu. 1600 lü yıllara kadar hep yükselişteydi. "Yükseldi", sınırlarını oldukça genişletti, geniş coğrafyalara hükmetti... Osmanlı, gelmiş geçmiş en büyük üç imparatorluktan biri olduğunu ispatladı. Roma, İngiliz ve Osmanlı, dünya tarihinin en büyük üç imparatorluğu olarak da kabul edilmektedir. Balkanlar, Kafkasya, Orta doğu ve Afrika da Osmanlı'nın bizzat yönettiği veya etkisi altında olan coğrafyalarda, Osmanlı devletinin arkasından 60 küsur devletciğide yeniden doğurarak ve büyük bir acı ile kıvranarak yok oldu.İşte bu devletler üzerinde hala, Osmanlının bıraktığı muazzam bir etki hakimdir ve Osmanlı ile oluşmuş olan duygusal bağlar (sevgi, ortaklaşa yaşam ve kullanım ve bir takım milletlerde de nefret) günümüze taşınarak devam ettirilmektedir. Tüm bunlara rağmen Osmanlının hayali, hep akıllarının bir köşesinde saklı durmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu, 1600- 1699 arasında çok bilinen şekliyle "duraklama" dönemini yaşadı. Bu dönem de bile, Osmanlıya öyle acılar yaşattılar ki, bir nebze olsun huzur ve güvenlik içerisinde devleti götüremediler. Genç Osman ismiyle meşhur olan 2. Osman'ın devlet erkanı tarafından öldürtülmesi, Osmanlı İmparatorluğun da ilk defa kendi padişahını öldürten bir kirli/derin statüko grubu ortaya çıkmış oldu. Bu dönemden sonra padişahların bile can güvenliğinin olmadığı bir dönemin kapısı açılmış oldu. Padişah 4. Murat ve Köprülüler ismiyle maruf "kudretli vezirler" dönemini hariç tutarsak, 1600-1699 yılları arasında Osmanlının çok ağır travmalarla karşı karşıya kaldığı, bunaldığı zorlu bir dönemeç olmuştur. Genç Osman'ın öldürtülmesi, padişahların tahttan darbelerle indirilmesi girişimlerinin artmasıyla (Mesela, Sultan İbrahim'in boğdurulması), "valide sultanların " Osmanlı da etkili olmaya başlamaları, Viyana kuşatmalarının yenilgiyle sonuçlanması, Celali İsyanları gibi iç isyanların artışı ve İran saldırıları (özellikle haşhaşi olarak bilinen Hasan Sabbah isyanları), Osmanlıyı bir hayli uğraştırmış ve fütühatlardan alıkoyarak refah seviyesini yükseltememiştir. Bu durum da koskocaman imparatorluğu bir hayli yıpratmıştır.
Osmanlıyı Fatih, Yavuz, Kanuni veya 2. Abdülhamid'ten ibaret görmek ise en büyük yanılgılardan biridir. Nitekim 1699 dan 1922'ye kadar Osmanlı deyim yerindeyse canını kurtarmak için, imparatorluk sınırları içerisinde yaşayanların güvenliğini sağlamak ve "elinde bulundurduğu coğrafyayı" korumak için savaşmışlardır. Neredeyse 200 yıl Rus İmparatorlukları ile savaşmışlardır. Purut savaşı ve 93 Harbi arasında Rusya'yla olan savaşlarda, çok büyük kayıplar yaşanmıştır. Bu savaşlar devam ederken, Hasan Sabbah'tan sonra, Osmanlının eyalet/ bölge yöneticileri(Valileri) de isyan etmeye başlamışlardır.
1789 Fransız Devrimi ile birlikte Osmanlı da da bir ınkılab(yenilenme) süresi gerçekleştirilmiştir. Osmanlının yeni padişahı 3. Selim "eski yönetim referansları ve kurumları " ile garp ülkeleri ile baş edemeyeceğini görmüş ve Batıyı tanımak ve yeni kurumlar oluşturmak için çok seri bir şekilde harekete geçmiştir. Sultan 3. Selim tahta çıkmış ve "statüko" ile devam edilemeyeceğini anlayınca "Nizam-ı Cedid" adı altında yeni bir ordu ve yönetim yapısı geliştirmiştir. Ancak, ne yazık ki be ınkılabın bedelini 3. Selim'e karşı darbe yapılarak canı ile ödeyecektir. Yeniçerililer 3. Selim'in kurduğu ordunun başarısından (Napolyon'u Akka'da b yenen ordudur aynı zamanda:) rahatsız olmuş, isyan başlatmışlar ve 3. Selim'i boğazlayarak öldürmüşlerdir.(1808).
3. Selim'den sonraki, İmparatorluk, zaman diliminde, tüm batıya örnek gösterilen eyalet sistemi, Osmanlı İmparatorluğu için tam bir kabusa dönüşmüştür. Eyalet sistemi ve onların başında bulunan bölge yönetimi valileri çok tutulan bir yönetim şeklindeydi. Cumhuriyet döneminde bu sistem karşımıza ağalık sistemi olarak çıkıyor. Hem orta doğu, hem de Balkanlar da eyalet beyleri veya valiler yönetimin başındaydı. Ve bu "eyalet yöneticileri" Osmanlı'nın, gerileme ve yıkılış sürecinde baş rolü oynamaktaydılar. Mesela Şerif Hüseyinler, Kavalalılar gibi. Ruslardan, Sırplardan, Rumlardan, İngilizlerde ve diğer garp devletleri tarafından yardım görmekteydiler. Batılı devletlerin yardımıyla sürekli isyan çıkarıp, Osmanlı'nın yıkılması için darbe üstüne darbe vuruyorlardı.
Burada öneminden dolayı tekrar altını çizecek olursak ki;Eyalet/bölge sistemi Osmanlının son iki yüzlük zaman diliminde bir kabus haline dönüşmüştür. Mısır, Habeş, Bağdat, Basra, Yemen, Tunus, Cezayir, Trablus, Rumeli, Budin, Anadolu, Karaman, Dulkadir, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Halep, Şam gibi eyaletlerin bir kısmından yıllık vergi alınırken , bir kısmında da dirlik (zeamet) sistemi uygulanmaktaydı. Osmanlı'nın kuruluş, yükseliş ve duraklama yıllarında etkili olan eyalet sistemi, 1700 lü yıllardan itibaren çözülmeye başlamış ve bozulan ordu ile birlikte Osmanlının yıkılmasının en önemli nedeni olmuştur. Osmanlı, sistem olarak bu yıllardan itibaren hem orduyla büyük problemler yaşamış, hem de eyalet yönetimlerinin başında olan ayanlarla sıkıntılar artmaya başlamıştır. Osmanlı'nın küçülmeye başladığı bu zaman diliminde, "Osmanlıyı eyaletler yıkmıştır, dersek yalan söylemiş olmayız. Hiçte yadırganacak bir şey dememiş oluruz.
Balkanlarda Tepedelenli Ali Paşa (Arnavutluk) ve Orta doğuda Kavalalı Mehmet Ali Paşa (Mısır), 1800'lü yıllarda çıkardıkları isyanlarla Osmanlıyı rezil rüsvay etmeyi başarmışlardır. Tepedelenli ile diğer ayanlar Balkanlar'da Osmanlıyı çok kötü bir şekilde hırpalamışlar dır. Üçüncü Selim'in ölümü de ayanlarla beraber hareket eden Yeniçerinin işbirliği ile gerçekleştirilmiştir. Tahta geçen II. Mahmut (altı binden fazla yeniçeriyi öldürterek, Yeniçeri Ocağının varlığına son vermiştir) ayanların çoğunu ortadan kaldırıp yerine resmi görevliler atasa da özellikle Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile baş edememiştir.
Fransızların desteğini arkasına alarak güçlenen Kavalalı, Osmanlıya Osmanlıya isyan etmiş ve çok başarılı olmuştur. Konya Ovasında Sadrazamın ordusunu yenen Kavalalının ordusu Kütahya'ya kadar gelmiştir. Ne hazindir ki, Rusya'yla savaşan Osmanlı, Kavalalı'ya karşı Rusya'dan yardım istemiş ve Kavalalı ile Kütahya'da anlaşmak zorunda kalmıştır. 1839'da kavalalının ordusu Nizip'te Osmanlı ordusuna öldürücü darbeyi vurmuştur. Kavalalının işini Abdülmecid döneminde Avrupa devletleri ancak bitirebilmişlerdir.
Sened-i İttifak (1808) eyalet beyleri(vali veya diğer adıyla ayanlar) ile Padişah 2. Mahmut arasında yapılmış bir antlaşmadır. Tarihi kaynaklar ise bu antlaşmanın Osmanlı'nın tarih sahnesinden atılmasını hızlandırdığını yazmaktadır.
Selam ve dua ile.